Lidyalılardan günümüze paranın yolculuğu
Serkan SOYALAN
Günümüzde kullandığımız paranın tarihsel yolculuğunu öğrenmek isterseniz, mutlaka İstanbul’da, Beyoğlu’nda bulunan Yapı Kredi Müzesi’nde sergilenen sikke koleksiyonunu ziyaret etmelisiniz.
Sikkenin tanımını yaparak yazımıza başlayalım; sikke, ağırlığı ve içindeki değerli maden miktarı ayarlanmış, üzerinde onu basıp piyasaya çıkaran ve istendiğinde tekrar geri almayı garanti eden yetkili idarenin ya da devletin arma veya sembolünü taşıyan, ufak, dairesel ve ana maddesi altın, gümüş, bakır gibi madenler olan ödeme aracıdır.
***
Tarihçi Herodotos’un yazdıklarına baktığımızda sikkenin Lidyalılar tarafından icat edildiğini görmekteyiz. İlk dönem Lidya sikkelerinin ön yüzünde devletin simgesi aslan başı, arka yüzünde ise yel değirmenini andıran bir çukur bulunuyordu.
Lidyalılardan önce de para kavramının var olduğunu, para yerine kullanılan metal külçeleri tahıl, küçük ve büyük baş hayvanların bulunduğunu okuduklarımızdan yola çıkarak biliyoruz. Ancak bu takas sistemi, zamanla ürünlerin farklılaşması ve yaşam koşullarının değişmesiyle birlikte pratikliğini yitirir. Malların taşınıp yer değiştirmesi, değerinin belirlenmesi gibi zorluklar baş gösterince altın ve gümüş gibi değerli madenlerden yapılan bir ödeme aracına ihtiyaç duyulur.
***
Yapı Kredi’nin zengin koleksiyonuna baktığımızda, 55 bini aşkın eserin barındırılması, büyük bir kültürel hazine abidesi olarak duruyor karşımızda.
Koleksiyon içinde, İslam devletleri sikkelerinden Antik Yunan ve Roma sikkelerine uzanan tarihsel öğeler ve Cumhuriyet dönemi paraları da bulunuyor.
Bu para zinciri, Atina’dan Bergama’ya, Roma’dan İstanbul’a, Arap Yarımadası’ndan İspanya’ya kadar uzanan geniş coğrafyayı ziyaret ediyor.
***
Müze içini adımlarken, 2600 yıllık politik, ekonomik ve kültürel tarihinin izlerini neredeyse kesintisiz takip edebiliyoruz. Müzede, 55 binlik koleksiyondan sadece 250 adet elektron, altın, gümüş ve bakır sikke ile paranın tarihsel yolculuğunu ziyaret edebiliyoruz ama bu bile geçmişe bir yolculuk yapmamıza yetiyor.
Sergi dizilimine baktığımızda, sizleri ilk olarak sikkenin icadından önceki dönemlere ait bir yazının bulunduğu bir bilgilendirme panosu karşılıyor. Sonrasında ise müzede; Lidyalılar, Persler, Batı Anadolu Kent Devletleri, Hellenistik krallıklar, Romalılar, Bizanslılar, İslam Devletleri, Anadolu Türk Beylikleri, Osmanlılar ve Türkiye Cumhuriyeti sikkeleri tarihsel bir dizilim içinde sergileniyor.
***
Ayrıca müzenin yeni temasına özel hazırlanan ziyaretçilerin tarih öncesi çağlardan günümüze kadar paranın kronolojik tarihini, sikkenin para kavramı içindeki yerini, alış-veriş ve finans tarihindeki sıçrama ve kırılma noktalarını görebilecekleri bir zaman cetveli de yer alıyor.
Müzede dikkatimi en çok çeken Lidyalıların M.Ö. 6’ncı yüzyılda elektrondan bastıkları ve ön yüzünde aslan başı olan sikkeler oldu.
Bir dipnot bilgi de paylaşacak olursak, sikkeyi her ne kadar Lidyalılar icat edilip, başımıza örmüş olsalar da, sikkeye kimlik ve kullanım alışkanlığı Batı Anadolu şehir devletlerinden İon (İyon) tarafından kazandırılmıştır.
***
M.Ö. 750-550 yıllarına rastlayan Büyük Kolonizasyon Dönemi’yle sikke kullanımı hızla yayılır ve çok geçmeden Akdeniz dünyasındaki pek çok kent sikke basmaya başlar.
Büyük İskender’in Perslere karşı kazandığı zaferle başlayan Hellenistik Dönem sikkelerinde, Büyük İskender’in ölümünden sonra Hellenistik krallıklarını kuran generallerin yüzlerini görüyoruz.
***
Roma sikkeleri Cumhuriyet ve İmparatorluk dönemleri olarak ikiye ayrılıyor. M.Ö. 3. yüzyılın başlarından itibaren basılmaya başlanan Cumhuriyet sikkelerinin üzerinde pek çok tanrı ve tanrıça betimini gözlemlemek mümkünken imparatorluk dönemi sikkelerinde ise hüküm süren imparatorların portrelerine daha sık rastlanıyor.
***
Arapçada altın paralar için kullanılan “dinar”, Latince “denarius” sözcüğünden, gümüşler için kullanılan “dirhem”, Yunanca “drahmi” sözcüğünden bakır paralar için kullanılan “fels”, Latince “follis” sözcüğünden gelmektedir. Bunların örnekleri de müzede sergilenmekte.
Müslümanlıkta Halife Abdülmelik bin Mervan’ın getirdiği İslam’da resim yasağı nedeniyle Osmanlı sikkelerinde herhangi bir betimleme bulunmaz. Bu sikkelerde sadece tarih, basım yeri, dua ve padişahın adı ve unvanı bulunur.
***
Sikke koleksiyonunun son bölümünü ise benim de bir kısmını yetiştiğim, ancak günümüzde tedavülde olmayan Türkiye Cumhuriyeti madeni paraları oluşturmaktadır.
***
Müzede sergilenen Kandıra definesi de dikkat çekiyor. Kandıra definesindeki sikke örnekleri hayvan motifleriyle dikkat çekiyor. 1994 yılında İzmit’te çıkarılan Kandıra definesi, farklı farklı yerlerde basılan sikkelerin, bir arada bulunmasıyla dikkat çekiyor. Aynı yıl bu define de, Yapı Kredi Koleksiyonu’ndaki yerini almıştır. Tarihçiler bu defineyi M.Ö. 4’üncü yüzyıla tarihlendirir.
***
Ve mitoloji…
Müzede sergilenen sikkelerden birinde Perseus’un elinde Medusa’nın kesik başının betimlemesi görülür. “Medusa’nın Feryadı”dır bu.
Yine Yunan mitolojisinden bir hikayeye göre, Kayıkçı Kharon ölülerden kendisine sikke verenleri Styks Irmağı’ndan geçirerek yer altı ülkesine götürür. Bu inanış sonucunda ölünün ağzına sikke koyma geleneği, arkeoloji kazılarında iskelet çevrelerinde de sikkelerin bulunmasına yol açmıştır.
Herakles’in Nemea aslanıyla mücadelesi, Büyük İskender’in başında aslan postuyla pozu, Herakles’in başlı olanları da görülebilen sikkelerden.
***
Yapı Kredi Müzesi’nin birinci katındaki müzeyi ziyaretimizi tamamlayıp da basamaklardan aşağıya inerken, elim cebimde çınlayan madeni paralara gitti. İcat edildikleri ilk dönemlerde, ne kadar da kıymetliydi bu paralar… Günümüzde ise artık madeni paralar ve kağıt paralar, değişen ve gelişen çağla birlikte artık kartlara, sanal ortamlara doğru hızla bir evrimin içerisindeler…