İstanbul’daki Halil Falyalı cinayeti davasında ilk duruşma yapıldı
Çatalköy’de 8 Şubat’ta silahlı saldırıyla Halil Falyalı ve şoförü Murat Demirtaş’ın öldürülmesine ilişkin haklarında dava açılan aralarında Mehmet Faysal Söylemez ve Mustafa Söylemez kardeşlerin de bulunduğu 6 sanığın yargılandığı İstanbul’daki davanın ilk duruşması görüldü.
İstanbul 36. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya tutuklu sanıklar Mehmet Faysal Söylemez, Mustafa Söylemez ve Abdurrahim Çelik bulundukları cezaevinden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla katıldı.
Tutuklu sanıklar Ender Yıldız ve Cengiz Şener’in yanı sıra müşteki Özge Taşker Falyalı’nın avukatı ile sanık avukatları da salonda hazır bulundu.
Bir sanık avukatının duruşmaların kapalı yapılması talebinin, mahkeme heyeti tarafından gerekli güvenlik önlemlerinin alındığı gerekçesiyle reddedilmesinin ardından savunmalara geçildi.
Sanık Mehmet Faysal Söylemez, emekli astsubay olduğunu, KKTC’ye hiç gitmediğini, sanıklardan sadece Mustafa Söylemez’i kardeşi olması sebebiyle tanıdığını belirterek, suçlamaları kabul etmediğini söyledi.
Sanıklardan Abdurrahim Çelik de SEGBİS aracılığıyla savunma yapmak istemediğini ifade ederek, daha önce mahkemeye 11 sayfalık savunma dilekçesi gönderdiğini, bunun dikkate alınmasını istediğini bildirdi.
Çelik’in ardından savunması alınan sanık Ender Yıldız, iddianamede belirtildiğinin aksine kimse adına telefon kartı almadığını, buna ilişkin görüntülerdeki kişinin kendisi olmadığını ifade etti.
Sanıklardan Abdurrahim Çelik’in iş ortağı olduğunu öne süren Yıldız, “Çelik, kafemize zaman zaman gelip giderdi. Ortak baz vermemiz ve iletişimizde olmamız normaldir. Kıbrıs’a tatil amaçlı yalnız gittim. Ömer abinin (Tunç) orada olduğunu sonradan öğrendim. Görüştük, birkaç gün de onun evinde kalmamı istedi. Oteldeki tatilim bitince birkaç gün Ömer abinin evinde tatil yaptım, evime döndüm. Tahliyemi ve beraatimi istiyorum.” diye konuştu.
Sanık Cengiz Şener ise iddianamede, olaya dair Kıbrıs’ta açılan davanın sanığı Veysel Sarı’yı kaçak yollarla Kıbrıs’a gönderdiğinin iddia edildiğini belirterek, “Hakkımdaki ifadeler çelişkili, bu olayda suçsuzum. Yüce mahkemenizin adaletine bırakıyorum kendimi.” dedi.
Sanık Mustafa Söylemez de 2 suçla itham edildiğini anlatarak, “Örgüt kurma suçunu işlemedim. Ne yönettim ne de örgütümün üyesi vardır. Hiç tanımadığım insanlarla nasıl örgüt kurabilirim. Ağabeyim Mehmet Faysal Söylemez ve sanık Metin Süs dışındaki sanıkları sadece adliyenin nezaretinde gördüm. Hiç kimseyi öldürmedim, kimseyi öldürmesi için azmettirmedim, yardımcı olmadım. Sanırım Kıbrıs polisi yoğun baskı altında kalmış, gerçek faili bulmak uzun süreceğinden alelacele bu yolu seçmişler. Baktılar sabıkalı, suçu yıkmak için beni seçtiler.” diye konuştu.
Sanık Söylemez, Kıbrıs’ta kendisi adına kiralandığı belirlenen bir araçta çok sayıda kullanılmış eldiven, su şişesinde DNA’sı ve araç içinde atış artığına rastlandığı iddiaları üzerine şunları söyledi:
“O aracı 5 günlüğüne kiraladım. Orada usul öyledir. Havalimanına varınca aracı orda bırakırsınız. Su şişesinde benim DNA’m çıkabilir, normaldir. Bu nasıl suç delili olarak değerlendiriliyor? Eldiveni oraya polis koymuştur, atış artığını da. O araçla birçok kontrolden geçtim. Eğer böyle eldiven olsaydı kontrol yapan polisler kör müydü de kontrolde görmeyeceklerdi? Bu eldiven falan sahte deliller. Bu suçun bana yıkılmasının ana sebebi sabıka kaydımdı. Kıbrıs polisi son 2 senedir Türk vatandaşlarının sabıka kaydını görebiliyorlar. Baktılar kim var, ben varım, bana yıktılar.”
Sanık Mustafa Söylemez, müşteki avukatının “KKTC’ye ne kadar sıklıkla gidersiniz, en son ne zaman gittiniz?” sorusu üzerine, Yakın Doğu Üniversitesinde hukuk öğrencisi olduğunu, en son okulla ilgili Kıbrıs’a gittiğini öne sürerek, “Bunlar (Falyalı) çok zengin. Aileden para koparmak için yalancı tanık tutulmuş. Halil Falyalı’yı hayatımda hiç görmedim. Telefonda dahi görüşmedim. Ortak bir işim olmadı, olamaz da.” iddiasında bulundu.
Bakırköy’de 14 Eylül’de K.A. adlı şüpheli tarafından vurularak yaralanan tutuksuz sanık Metin Süs adına avukatı beyanda bulundu.
Müvekkilinin raporlu olduğunu bildiren avukat, bir sonraki duruşmaya birlikte geleceklerini söyledi.
Savunmaların ardından söz alan müşteki avukatı Muhammed İkbal Şakiroğlu, sanıkların cezalandırılmasını talep ederek, Kıbrıs’taki yargılamaya da gittiğini kaydetti.
Müvekkillerine “Söylemezler ile alışverişiniz oldu mu?” diye sorduğunu ancak tanımadıklarını öğrendiğini anlatan Şakiroğlu, “Aile, sanıkları tanımadıklarını söylüyor, sanıklar da olayla bir ilgilerinin olmadığını söylüyor. Olayın Söylemezler’le bir bağlantısı yoksa olayın ardında birileri vardır. Mahkeme bu araştırmaların içine girmeli. Bize göre hiçbir delil toplanmadı. Kıbrıs’taki ve Türkiye’deki delil araştırma usulü çok farklı. Oradaki dosyaların tamamı gizlilik içeriyor. Savcılıkta 12 klasör var. Dinlenmiş 200’den fazla tanık ve 159 kamera kaydı var. Türkiye’ye gönderilen ekspertiz raporlarıyla ifadeler arasında çelişkiler var. Ayrıca bazı şüphelilerle ilgili savcılığın ayırma kararı var. Soruşturma devam ediyor. Önemli isimler de var. ” diye konuştu.
Şakiroğlu, şöyle devam etti:
“Rahmetli Halil Bey ile ilgili algılar oluşturulmaya çalışılıyor. Halil Falyalı, bazı videolar yayınlandıktan sonra hedefe alındı. Halil Falyalı’ya ait bahis şirketleri yasaldır. Kıbrıs’ta yasa dışı bahis diye bir şey yok. Yasa dışı bahis imparatoru da değil. Kıbrıs’ta yedinci, sekizinci sırada. Halil Falyalı hakkında Kıbrıs’ta bahisle ilgili açılmış bir soruşturma yok. Uyuşturucu ile ilgili de açılmış tek bir soruşturma yok. Sorulması gerekenler var. Sanıklar yasal yollardan gitmiş, ama olayın olduğu sabah gidiyorlar. Kimsenin suçsuz yere mahkum edilmesini istemeyiz, ailesi de istemez. 59 mermi kovanından 20’sini Türkiye’ye göndermişler. Geri kalan 39 kovan neden gönderilmiyor? Boş kovanların gönderilerek kriminal rapor alınmasını istiyoruz. Olay yerinde kurşun sıkan herkes, herkese değdirmiş olabilir. Silahlarla kovan eşleştirmesi yapılmalı. Silahlar, mermi çekirdekleri getirtilsin, kimin olayda hangi konumda olduğunu görelim. Tutuklama ölçülüdür. Devam etmeliydi.”
Mahkeme heyeti, sanık Metin Süs hakkındaki adli kontrol tedbirinin, diğer sanıkların ise tutukluluk hallerinin devamına hükmetti.
Bir sonraki duruşmada sanık Süs’ün savunmasının alınmasını ve Kıbrıs’a müzekkere yazılarak olayla ilgili soruşturma ve kovuşturma evraklarının istenmesine karar veren heyet, duruşmayı erteledi.
-İddianameden
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, sanıklar Mehmet Faysal Söylemez ve Mustafa Söylemez’in “tasarlayarak kasten öldürme” suçundan ikişer kez ağırlaştırılmış müebbet hapis, “suç işlemek amacıyla silahlı örgüt kurmak veya yönetmek” suçundan ise 5 yıldan 12’şer yıla kadar hapisle cezalandırılmaları isteniyor.
İddianamede, sanıklar Abdurrahim Çelik, Cengiz Şener, Metin Süs ve Ender Yıldız için “tasarlayarak kasten öldürmeye yardım” ve “suç işlemek için kurulan silahlı örgüte üye olmaktan” 32 yıl altışar aydan 46’şar yıla kadar hapis cezası talep ediliyor.
İddianamede, KKTC’de hakkındaki “adam kaçırma, darp ve zorla alıkoyma” suçlamaları ile ilgili olarak 14 Ekim 2021’de polise teslim olan ve tutuklanan maktulün, kendisi ve çalışanları aleyhlerindeki davalar geri çekilince 17 Aralık 2021’de cezaevinden tahliye edildiği yer alıyor.
Maktulün, 8 Şubat 2022 sabahı şoförü Demirtaş’ın kullandığı araçla kendisine ait otelden korumaları Halil Işık ve Türkistan Gülce’nin eskortluğunda ayrıldığı bilgisine yer verilen iddianamede, bir aracın yolun daralan yerinde park halinde durduğu, şoförün korna çaldığı ancak aracın yoldan çekilmediği bildiriliyor.
İddianamede tam bu esnada birkaç el tabanca sesi geldiği, hemen akabinde otomatik tüfeklerle maktulün içerisinde bulunduğu aracın hedef alınarak ateş edildiği, kanlar içerisinde kalan Falyalı ile Demirtaş’ın öldüğü anlatılıyor.
İddianamede, “son derece organize, planlı ve profesyonel bir şekilde” işlendiği belirtilen dava konusu eylemin belli bir sürece yayıldığı, önceden ayrıntılı şekilde planlandığı ve bunun için de şüphelilerin bir araya gelip birtakım görüşmeler yaptıklarına değinildi.
İddianamede, şüphelilerin suçun işlendiği tarihten çok daha önce bu eylemi gerçekleştirmeye karar verdikleri ve planladıkları, ilk olarak 2021 yılı Eylül ayında Musa Çiçek ve Mustafa Söylemez’in KKTC’ye kaçak yollarla gittikleri, bu ilk gidişlerinde maktul Halil Falyalı’nın cezaevinde olması nedeniyle eylemi gerçekleştiremedikleri ancak vazgeçmedikleri ifade ediliyor.