G20 Zirvesi Sonuç Bildirgesi, liderlerin iki gün süren toplantılarının ardından 52 madde halinde yayımlandı.
Bildirgede, dünyada birçok krizin aynı anda yaşandığı dönemde zirvenin gerçekleştiği vurgulandı.
Uluslararası hukuk, barış ve istikrarı koruyan çok taraflı sistemi desteklemenin esas olduğu kaydedilen bildirgede, “Bu, silahlı çatışmalarda sivillerin ve altyapının korunması da dahil olmak üzere Birleşmiş Milletler tüzüğündeki prensiplere ve uluslararası insan hakları hukukuna bağlı kalınmasını içeriyor. Nükleer silahların kullanılması veya buna yönelik tehdit, kabul edilemez. Çatışmaların barışçıl çözümü, diplomasi ve diyaloğun sürdürülmesi hayati önemde. Bugünün çağı, savaş çağı olmamalı.” ifadeleri kullanıldı.
Bildirgede, birçok üyenin Ukrayna’daki savaşı kınadığı ve savaşın insani acılara ve küresel ekonomideki mevcut kırılganlıkların derinleşmesine yol açtığı belirtilerek, şöyle denildi:
“Savaş, büyümeyi kısıtlıyor, enflasyonu artırıyor, tedarik zincirlerini aksatıyor, enerji ve gıda güvensizliğini tırmandırırken, finansal istikrar risklerini artırıyor. Durum ve yaptırımlara ilişkin farklı görüşler ve değerlendirmeler de var. G20’nin güvenlik sorunlarını çözecek bir forum olmadığını belirtmekle birlikte, güvenlik sorunlarının küresel ekonomi üzerinde önemli sonuçları olabileceğinin farkındayız.”
Bildirgede, küresel ekonomi için kritik olan bu dönemde G20’nin gerekli ve net adımları atmasının önemi vurgulandı.
Özellikle en az gelişmiş ve küçük ada ülkeleri dahil olmak üzere gelişmekte olan ülkeleri küresel zorluklara karşı desteklemeye devam edileceğinin aktarıldığı bildirgeye göre, bu amaç kapsamında bütüncül ve güçlü bir toparlanmayı, istihdam artışını ve sürdürülebilir kalkınmayı sağlayacak şekilde 5 adımda aksiyon alınacak.
“Türkiye ve BM’nin aracılık ettiği İstanbul Anlaşması’ndan memnuniyet duyuyoruz”
Bildirgede, mevcut çatışma ve tansiyonların küresel gıda güvenliğindeki zorlukları derinleştirmesinden derin endişe duyulduğuna işaret edilerek, şu ifadeler kullanıldı:
“Bu nedenle, gelişmekte olan ülkelerdeki kırılgan toplulukları merkeze alacak şekilde hayatları kurtarmak, açlığı ve besin yetersizliğini önlemek için acil adımlar atmayı taahhüt ediyoruz. Sürdürülebilir, dirençli tarım ve gıda sistemlerinin sağlanması için çağrıda bulunuyoruz. Türkiye ve BM’nin aracılık ettiği İstanbul Anlaşması’ndan memnuniyet duyuyoruz. Tüm ilgili tarafların, anlaşmayı tam, zamanında ve devam edecek şekilde uygulamasının öneminin altını çiziyoruz.”