Bu kelimeler diğer dillere çevrilemiyor
Dünya üzerinde yüzü aşkın ülkede yerel ya da ulusal yapıya sahip 6 bin 500’den fazla irili ufaklı dil konuşuluyor.
30’dan fazla dil grubunun olduğu dünyada birçok kültür ve millet binlerce yıl boyunca etkileşim halinde oldu ve konuşulan lisanlar birbirlerini etkiledi. Bu nedenle dil, bilim insanlarına göre her daim gelişim ve değişim halinde.
Globalleşen dünyada artık daha çok seyahat ediyor ve farklı ülkelerdeki insanlarla daha çok etkileşime giriyoruz. Bu yüzden dil öğrenmenin önemi daha da arttı. Ancak bazı dillerde bulunan bir takım kelimeler var ki bunlar diğer dillere tam olarak çevrilemiyor ya da doğrudan karşılıkları yok.
Dünyanın farklı coğrafyalarında ‘sıklıkla’ kullanılan ancak diğer dillere tek kelimeyle tercüme edilemeyen ilginç sözcükleri derledik. Elbette bu liste çok daha uzun olabilirdi.
Недоперепить (Nedoperepit-Rusça)
‘Nedoperepit’ diye okunan bu kelime tüm dünyada klişe bir algı olan Rusların çok içki içtiğiyle alakalı. Evet, Ruslar ve bazı Slav milletler kahvaltıda dahi votka içmeleriyle biliniyor.
Bu kelime “içmen gerekenden çok, ancak içebildiğinden az” alkol almak şeklinde çevrilebilir.
Desenrascanço (Portekizce)
Portekizce bu kelime, kısa bir sürede bir plan yapıp uygulayarak ortaya çıkan sorunu hızlı bir şekilde çözme anlamına geliyor. Tıpkı televizyon dizisi MacGyver’da olduğu gibi. Küçük bir sakız ya da bant parçası ile kaçırılan birini kötü adamların elinden kurtarıyorsanız, Portekizce bu kelimeyi kullanabilirsiniz.
Yakamoz (Türkçe)- mångata (İsveççe)
Bu kelime Türkçe haricinde İsveççe’de de bulunuyor. Akşamları ay ışığının deniz ya da göl üstünde yansımasına tek kelimeyle yakamoz diyoruz. İsveçliler de mangata diyor. Türkçe’de aynı zamanda ‘gümüşservi’ kelimesi de var. Ancak bu kelime günlük hayatta çok kullanılmıyor.
Hyggelig (Danca)
Danimarkalılar bu kelimeyi kullanarak “güvenli, dostça ve sevgi dolu” gibi birçok manayı bir araya getiriyor. Günlük hayatta sıklıkla kullanılan bu kelime Danimarkalılar için hayatın bir parçası.
Merendar (İspanyolca)
Listemizde Latin dillerinden dünyada en yaygın olan İspanyolca bir kelime var. İspanyollar sıcak hava sebebiyle öğle vakitlerinde “siesta” tatili yapmakla biliniyor. Birçok ülke siesta zamanında İspanyolların uyuduğunu düşünse de elbette yemek bu kültürün önemli bir parçası.
İspanyolca bir fiil olan merendar kelimesiyse tam olarak “öğleden sonra atıştırmalık yemekler (meze) yemek” anlamına geliyor. Siestaya oldukça uygun bir eylem!
Verschlimmbessern (Almanca)
Almanca bu kelime bir işe iyi niyetle başlayıp daha iyi hale getirmek isterken, durumu daha da kötü hale getirenler için kullanılıyor. Örneğin lastiği patlak bir araba yavaş da olsa giderken, siz lastiği değiştirdikten sonra geri takamayıp yolda kalırsanız bu kelimeyi kullanabilirsiniz.
Scarpetta (İtalyanca)
İtalyan mutfağı dünyanın en çok bilinen ve sevilen mutfakları arasında. Sanırım aramızda pizza, spagetti ya da tiramisu isimlerini bilmeyen yok.
Scarpetta kelimesi bir fiil ve tam olarak anlamı “tabağın üzerinde kalan yemeğin suyunu ya da sosunu bir ekmek parçasıyla sıyırmak” demek. İtalyan kültürüne oldukça uygun bir kelime değil mi?
Utepils (Norveççe)
Norveç‘te kışlar uzun ve soğuk geçerken, yazlar ise kısa ve serin oluyor. Bu durumda havanın dışarıda soğuk bir şeyler içmek için elverişli olduğu ender zamanlarda Norveçliler bu kelimeyi kullanıyor. Bu kelimeyi kısaca ‘güneş teninizi yakarken dışarıda soğuk bir şeyler içebilmek’ şeklinde çevirebiliriz.
Kummerspeck (Almanca)
Listemize yemek ve içmekle ilgili ilginç kelimelerle devam edelim. Bu sefer sıra bir başka Avrupa ülkesi Almanya’da.
Kummerspeck aslında düz bir çeviri yapıldığında “kederli salam” anlamına geliyor. Ancak asıl manası “doyduktan sonra sırf zevk için yemek yiyip alınan kilolar” anlamına geliyor.
Tahmin ediyoruz ki, hepimiz Covid-19 kısıtlamaları döneminde evimizde biraz “kummerspeck” yaptık!
外公 (waì gōng) Mandarin Çincesi
Çince, aynı Türkçe gibi aile ve akrabalarla ilgili kavramları anlatmak için oldukça zengin bir dil. Türkçe’deki elti, görümce, dünür, bacanak gibi birçok kelime diğer dillerde olsa da tek kelime karşılıklarına nadiren rastlanıyor.
Ancak Çince’de bazı kelimeler var ki, bu tanımların da biraz ötesine gidiyor diyebiliriz. Çince’de yaş, cinsiyet ve aile arası kullanılan kelimeler ve unvanlar oldukça fazla.
Örneğin waigong kelimesi… Waigong Çince “annenin babası” olan dedeye karşılık geliyor. Aynı şekilde “babanın babası” olan dedeye ise “yeye” deniliyor.
Bu tarz kelimeleri çoğaltmak mümkün. Örneğin “bomu” kelimesi babanın “abisinin (büyük kardeşi) eşi anlamına” geliyor. Yani yenge kelimesinin daha belirgin bir versiyonu diyebiliriz.
Abbiocco (İtalyanca)
İtalyanca ‘abbiocco’ kelimesi çok yemek yedikten sonra hareket edememek ve bir yerde oturup kalmak anlamına geliyor. Bu kelimeyi Türkçe’ye ‘şişmek’ ya da ‘tıkanmak’ diye çevirebiliriz. Ancak bu şekilde sözcük tam manasını kazanmış olmuyor. İtalyanlar ‘abbiocco’ olmaya ‘avere l’abbiocco’ diyor.
Почемучка (Poçemuçka-Rusça)
Poçemu kelimesi Rusça “neden, ne için” anlamına geliyor. Poçemuçka’nın tam manası ise çok soru soran ve sürekli ‘neden böyle, bu nasıl oluyor, bunu kim yaptı’ diyen kişilere deniyor.
Bu kelime genelde küçük çocuklar için kullanılıyor ancak yeri geldiği zaman yetişkinlere de söylenebiliyor.
Friolenta (İspanyolca), Frileux (Fransızca)
Bu kelimenin bir benzeri Fransızca’da da var. Friolenta tam olarak “çok çabuk üşüyen ya da her zaman üşüyen” anlamına geliyor.
Fransızca’da ise aynı kelimenin karşılığı erkekler için “frileux” (frilö) ya da kadınlar için frileuse (frilöz). yani soğuğa karşı aşırı derecede hassas olan kişiler. Fransızcada bu kelime, bir olaya ‘sıcak bakmamak’ anlamında da kullanılabilir.
Genetik olarak Türkler, Ermeniler, Yahudiler ve Anadolu coğrafyasına yakın olan coğrafyalarda yaşayan kişilerin yüzde 80’inde Akdeniz anemisi (kansızlık-demir eksikliği) görüldüğü gerçeğini varsayarsak Türkçe’de de benzer bir kelime olmaması şaşırtıcı bir durum.
Ancak Türk Dil Kurumu böyle bir yarışma düzenlese bizim kelime önerilerimiz “titrek” ya da “çabuküşüyen” olurdu.
Bünzli (İsviçre Almancası)
İsviçre bir kurallar ve düzen ülkesi. Hatta uçsuz bucaksız yemyeşil tarlaların arasında dahi yön tabelalarına rastlayabilirsiniz. İşte bünzli, tam da İsviçre kültürüne uygun bir kelime.
Bünzli kısaca “kurallara uyan insan” anlamına geliyor. Ancak bunun yanında “kurallara uyan ve komşu ve çevresindekilerin de kurallara uyduğundan emin olan ve bunu araştıran” anlamı da taşıyor.
Birçoklarına göre İsviçre dünyanın en güzel ülkelerinden biri ve aynı zamanda da bir o kadar sıkıcı. Sanırız bunun nedeni bünzli’ler olsa gerek.
Sobremesa (İspanyolca)
İspanyollar uzun uzun yemek yemeleriyle meşhurdurlar. Ancak yemek yedikten sonra masada kalan ve sohbet etmeye ve konuşmaya devam ederseniz ‘sobremesa’ yapmış olursunuz. Anlaşılan İspanyollar sofrada yemek olsun ya da olmasın uzun süre kalmayı çok seviyor.
Sesselpupser (Almanca)
Almanca, birçok farklı kelimeyi birleştirerek yeni anlamlar çıkartmak için elverişli bir dil. Almanca’da sessel (koltuk) pupser ise gaz çıkarmak anlamına geliyor.
Ancak sesselpupser’in tam olarak karşılığı oldukça ilginç: “Kendini önemli sanan ve oturduğu yerden başkalarına iş yapması için emirler veren ancak kendisi hiçbir şey yapmayan” anlamına geliyor.
Türkçe’de kullandığımız “yemeği seven işten kaçan” deyimi acaba bu kelimeyi karşılıyor mu? Karar size ait.
Kaynak: Euronews