Cumhurbaşkanı ve bağımsız Cumhurbaşkanı adayı Mustafa Akıncı, Doğu Akdeniz’in geçmişten bu yana oldukça sıcak bir bölge olduğunu söyleyerek, doğal gazın bulunmasından sonra bu sıcaklığın daha da yükseldiğini ifade etti.
Akıncı, “Doğu Akdeniz’deki kaynakların yeryüzüne ulaştırılıp, tüm tarafların yararına kullanılması akıl işidir” dedi. Cumhurbaşkanı ve bağımsız Cumhubaşkanı adayı Mustafa Akıncı’nın Basın Bürosu’ndan verilen bilgiye göre, Akıncı, Euronews’e konuk olarak soruları yanıtladı, değerlendirmelerde bulundu.
Cumhurbaşkanı ve bağımsız Cumhurbaşkanı adayı Mustafa Akıncı’nın geçtiğimiz cuma günü Euronews’e verdiği röportaj bugün yayınlandı. Akıncı, Doğu Akdeniz’deki güncel olaylardan, Kıbrıs’ta Kuzey-Güney görüşme sürecine kadar birçok konuda değerlendirmelerde bulundu. Akıncı, Doğu Akdeniz’de tüm tarafların ve paydaşların bir araya gelerek, akılcı bir şekilde ortak izleyecekleri bir siyasetin herkesin yararına olacağını savunduğunu dile getirdi. Akıncı, “Bu zenginliğin -ki ne kadar olduğu konusunda tabii ki daha kuşkular devam ediyor. Birtakım ön bulgularla şu an birtakım rakamlar söyleniyor ama günün sonunda daha binlerce metrenin altında bulunan bir kaynaktan bahsediyoruz- yeryüzüne ulaştırılıp, tüm tarafların yararına kullanılması akıl işidir” dedi.
“KIBRIS SADECE RUMLARDAN İBARET BİR ADA DEĞİLDİR”
Türkiye’nin sahilleri uzun önemli ülkelerden bir tanesi olduğunu ifade eden Akıncı, Kıbrıs’ın da Kıbrıs Türk tarafı dışlanarak, sadece Rumlardan ibaret bir ada olmadığını söyledi. Akıncı, Doğu Akdeniz’deki enerji denkleminde Türkiye ve KKTC’nin yer almasının kaçınılmaz olduğunu vurguladı. “Bizleri bu denklemin içerisinde görmek istemeyenler, farklı ülkelerle birtakım uzlaşıya giderek, Türkiye ve Kıbrıslı Türkleri dışlama siyasetine yöneldiler” diyen Akıncı, bunların başında Kıbrıs Rum tarafının Yunanistan ile bir araya gelerek Mısır ve İsrail ile kurduğu ilişkinin geldiğini kaydetti. Bu ilişkilerde en göze çarpan unsurun, Türkiye ile bu iki ülke arasında zayıflayan ilişkiler olduğuna dikkat çeken Akıncı, “Halbuki bu şekilde ilişkiler kurarak, çok da ekonomik akla uygun olmayan projelerin peşinden gidileceğine, KKTC ve Türkiye de birer aktör olarak düşünülseydi, herkesin yararına olacak, çok daha ekonomik formüller üretilebilirdi” şeklinde konuştu.
“EL ELE VERİRSEK BU ADA CENNET OLUR”
Bunun yerine East-Med (Doğu Akdeniz Doğal Gaz Boru Hattı) Projesi’nden bahsedildiğini ifade eden Akıncı şöyle konuştu: “Doğal gazı Avrupa’ya taşımak için İsrail’den Güney Kıbrıs’a, onun üzerinden Girit’e, ana kara Yunanistan’dan İtalya’ya uzanacak bir borudan bahsediyoruz. Ege’nin çok daha derin sularından geçecek, çok daha uzun, maliyetli ve uzun süreli bir projeden bahsediyoruz. Bunun yerine eğer boru seçeneği gündeme gelecekse, Akdeniz sularından Türkiye üzerinden Avrupa’ya intikali çok daha mantıklı olabilirdi. Ancak bunun yerine karşılıklı zıtlaşmalar ve gerginlikler görüyoruz.”
“HERKESİN KENDİ YOLUNA GİTMESİ SEÇENEĞİNDE GERGİNLİKLER YAŞANACAK”
Doğu Akdeniz’deki enerji paylaşımı ve enerji şirketleri temelinde üç yol izlenebileceğini hep dile getirdiğinden de bahseden Akıncı, tarafların, bir tarafta Kıbrıs sorunu diğer tarafta Türkiye’nin Yunanistan ile ihtilafları varken, moratoryum ilan ederek, sorunlar hallolduktan sonra enerji faaliyetlerine devam etmelerinin daha akılcı olabilecekken bunun yapılmadığına işaret etti. Akıncı, “Çünkü en başta Rum tarafı Total, Eni, Exxon Mobil gibi şirketlerle ayrı anlaşmalar yaparak araştırma ve kazıya yöneldi. İkinci yol diyalog ve akıl yoluydu biz bunu masaya koyduk, hala masadadır. Bu önerinin özünü bu doğal zenginliklerin hepimizin olduğu oluşturuyor. Sadece Rumların değil Kıbrıslı Türklerin de hakkı olduğu teslim ediliyor. AB, BM, ABD de bunu söylüyor. Dolayısıyla bu ortak zenginliği birlikte planlayıp, çıkarıp birlikte adil bir şekilde paylaşalım diyoruz. Ancak Rum tarafı, bizimle uzlaşıya yanaşmıyor. O zaman geriye üçüncü yol kalıyor, bu da herkesin kendi yoluna gitmesidir. Rum tarafı araştırıyorsa, biz de araştıracağız, bu durumda da şu anda olduğu gibi gerginlikler yaşanacak” açıklamalarında bulundu.
“TÜRKİYE AVRUPA’DAN, AVRUPA DA TÜRKİYE’DEN VAZGEÇEMEZ… VAZGEÇMEMELİ”
Güney Kıbrıs’ta Fransa’nın İtalya’nın da dahil olduğu Savunma İşbirliği Anlaşması çerçevesinde gerçekleştirdiği askeri tatbikatlar, Amerika Birleşik Devletleri (ABD)’nin Güney Kıbrıs’a yönelik silah ambargosunu kaldırmasını ve Türkiye’nin bölge politikasını da yorumlayan Akıncı, yaşananların yanlış olduğunu bunu da söz konusu ülkelerin temsilcilerine söylediğini, yaptıkları yanlışları anlatmaya çalıştığını ifade etti. Akıncı, Fransız Büyükelçisi’nin hem Türkiye’yi iyi bilmesi hem de Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un kabinesinde yer almasını istemesi nedeniyle Kıbrıs’taki görevinden ayrıldığını ve kendisine de bir veda ziyaretinde bulunduğunu söyleyerek, “Fransa’nın hem bölgede hem AB kurucu ülkeleri arasında önemli bir ülke olduğunu hem de Güvenlik Konseyi’nin daimi üyelerinden biri olduğunu hatırlattım. Doğu Akdeniz politikasında sadece Rumları ve Yunanistan’ı kayıran bir siyasetin doğru bir siyaset olmadığını, Kıbrıs’ta taraflar arasında daha dengeli bir politika izlemeleri gerektiğinin altını çizdim. Türkiye ile AB münasebetlerinin Fransa için de önemli olması gerektiğini hatırlattım. Ben Türkiye ile AB’nin ilişkilerinin daha iyiye giderek, gelişmesini arzu ediyorum” ifadelerini kullandı. Akıncı ayrıca Türkiye’nin Avrupa, Avrupa’nın da Türkiye ile yakın ekonomik ilişki içerisinde olmasının da ilişkiler için ayrı bir önem taşıdığına işaret etti. Akıncı, “Türkiye Avrupa’dan, Avrupa da Türkiye’den vazgeçemez, vazgeçmemeli” dedi.
“AB VE FRANSA OLAYA OBJEKTİF BAKMALI”
Akıncı, olumlu adımların atılabilmesi için AB’nin önemli ülkelerinin olaylara çok daha objektif bakmasının kaçınılmaz olduğunu, Fransa’nın da bu ülkelerin başında geldiğini kaydetti. Fransa’nın ayrıca Türkiye ile ilişkilerin daha iyiye gitmesinde ve Doğu Akdeniz’deki gerginliklerin azaltılmasında pozitif bir rol oynaması gerektiğinin altını çizen Akıncı, Güney Kıbrıs’a askeri uçak konuşlandırarak ve tatbikatlar yaparak bunu sağlayamayacağına dikkat çekti. Akıncı, Fransa’nın kendisini çok daha objektif bir konuma yerleştirmesi gerektiğini de dile getirdi.
ABD’NİN SİLAH AMBARGOSUNU KALDIRMASINDA RUM-YUNAN LOBİSİ ETKİSİ…
ABD Büyükelçisi’nin kendisini arayarak Güney Kıbrıs’a silah ambargosunun kaldırıldığını söylediğini ifade eden Akıncı, kendisinin de büyükelçiye, ABD’nin bu konuda yanlış içerisinde olduğunu ve bunun vahim bir hata olduğunu, Rumları silahlanmaya teşvik etmenin barışa bir katkısı olmayacağını, Rum tarafını müzakere masasından daha da uzaklaştıracağı yönünde cevabı olduğuna vurgu yaptı. Silah ambargosunun kaldırılması konusunun uzunca bir süredir gündemde olduğunu ancak ertelendiğini de hatırlatan Akıncı, “Bu defa kaldırdılar” şeklinde konuştu. Akıncı şöyle devam etti: “Burada tabii ki Amerika’nın kendi hesapları söz konusu olabilir. Amerika’da Yahudi lobisinin ötesinde bir de siyaset üzerinde oldukça etkili Rum-Yunan lobisi var. Bu durumun da karara etkisi olabilir. Rusya’nın Kıbrıs üzerindeki etkisine frenleyici bir çaba olarak da algılanabilir. Ama hangi açıdan bakacak olursak olalım, bu karar Kıbrıs’ın geleceği açısından doğru bir karar olmadı.”
TÜRKİYE’NİN BÖLGE POLİTİKASI: “TÜRKİYE ANTALYA KÖRFEZİNE SIKIŞTIRILACAK BİR ÜLKE KONUMUNDA DEĞİL”
Türkiye’nin bölge politikasına yönelik, “Türkiye Antalya körfezine sıkıştırılacak bir ülke konumunda değil” ifadelerini kullanan Cumhurbaşkanı Akıncı, Türkiye’nin bölgede diyalog ve çıkış yolu aradığından bahsetti. Türkiye’nin bölge ülkeleri ile zayıflayan ilişkileri üzerinden Rum tarafının avantaj elde etme peşinde olduğuna da değinen Akıncı, “AB içerisinde olmanın getirisi olan dayanışmadan yararlanan Rum tarafı ve Yunanistan görüyoruz” ifadelerini kullandı. Akıncı, Rum-Yunan tarafının enerji çalışmalarına destek oluşturmaya da çalıştığını söyledi.
“TÜRKİYE’NİN BÖLGE ÜLKELERİ İLE ZAYIFLAYAN İLİŞKİLERİNİN ESKİYE SEVİYEYE GELMESİ, HEM TÜRKİYE HEM DE KIBRISLI TÜRKLER İÇİN ÖNEMLİ”
Akıncı, Türkiye’nin bölge ülkeleri ile zayıflayan ilişkilerinin bir an önce eski seviyesine gelmesini umduğunu söyleyerek, bu durumun hem Türkiye hem de Kıbrıslı Türkler için büyük bir kazanım olacağına işaret etti. Akıncı, Doğu Akdeniz’de yaşanan gelişmelere paralel olarak ülkeler arası iyi ilişkilerin ne kadar önem taşıdığının bir kez daha gün yüzüne çıktığını kaydetti. Türkiye’nin dış politikasını kendi siyasileri aracılığı ile çizdiğine vurgu yapan Akıncı, Türkiye’nin bölge ülkeleri ile ilişiklerinin oldukça önemli olduğunu bir kez daha hatırlatarak aynı şeyin hem AB ülkeleri hem de Yunanistan için de geçerli olduğunu ifade etti. Akıncı, iki komşu ülke olan Türkiye ve Yunanistan’ın geleceğini belirleyecek en önemli şeyin diyalog ve uzlaşı olduğunu dile getirdi. Akıncı, coğrafyaya baktığı zaman enerji politikasının bir kavga nedeni değil, bir işbirliği, bir gerginlik nedeni değil, bir uzlaşama aracı olmasını temenni ettiğini söyleyerek, bu doğrultuda çalışmanın da herkesin görevi olduğunu kaydetti.
“DOĞU AKDENİZ’İN GÖBEK NOKTASINDA KIBRIS SORUNU VAR”
Kördüğüm şeklinde ortada duran Kıbrıs sorununun çözüm yolunda ilerlemesi ve ilişkilerin iyiye gitmesi durumunda olayların seyrinin de farklılaşacağına işaret eden Akıncı, “Birçok kapıyı da açacaktır. Dışlayıcı değil, kapsayıcı, bölge ülkelerini bir araya getiren yaklaşımlar daha görünür, daha konuşulur hale gelecektir. Şimdi kriz gibi ortamın içerisindeyiz. Bundan fırsat doğabilir. Bu da kendiliğinden olmaz. Bunu yapacak olan devletler, toplumlar ve liderlerdir. Kıbrıs sorunun çözümü hem Türkiye’ye hem bize çok büyük yararlar getireceğini görüyor ve bu doğrultuda çalışma azmiyle hareket ediyorum” diye konuştu. Akıncı, Doğu Akdeniz’in göbek noktasında Kıbrıs sorununun bulunduğunu söyledi. Bu sorun çözülmedikçe diğer tüm sorunların da kolay kolay çözülemeyeceğine değinen Akıncı, bunun Kıbrıs sorunun çözümünün beklenerek, kısmı anlaşmalar yapılmaması anlamına da gelmemesi gerektiğine işaret ederek, “Tam tersine bizim 13 Temmuz 2019 tarihli önerimiz, Kıbrıs sorununun çözümsüz kaldığı anlar da bile işbirliği arayışının bir ürünüdür. Kasım 2019’da Berlin’de BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, Nikos Anastasiadis ile vardığımız bir mutabakat var. Taşlar yeniden yerlerine oturtuldu ve bir vizyon çizildi. Genel Sekreter Guterres’in bize verdiği bir taahhüdü vardı. Ancak hesapta olmayan bir pandeminin yanı sıra seçimlerimizi de erteledik. Genel sekreter pandeminin el verdiği ölçüde üç garantör ülke, Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum tarafına gayri resmi 5’li konferans çağrısını yapacak, Güvenlik Konseyi raporlarına da girdi bu taahhüt” ifadelerini kullandı.
“KIBRIS’TA BİZE YENİDEN BİR FIRSAT PENCERESİ AÇILABİLİR”
Gayri resmi toplantının resmiyete geçmeden önce Türkiye’nin önerisi ile masaya konulduğunu Kuzey Kıbrıs’ın da buna katıldığını dile getiren Akıncı şunları kaydetti: “Eteklerdeki bütün taşlar dökülsün, kim Kıbrıs’ın geleceğinde artık ne görüyor ve ne istiyor daha net şekilde ortaya konsun ve bu yol birlikte yeniden yürünmeye başlansın. Ama öyle bir başlansın ki kısa sürede bizi sonuca götürsün. Ucu açık bir müzakere süreci kimse tarafından ön görülmüyordu zaten. Doğu Akdeniz gerginliği ile birlikte bir fırsat penceresi bize Kıbrıs’ta yeniden açılabilir, bu fırsat kapımızı yeniden çalacak bunu görebiliyoruz. Bunun için kararlı ve siyasi irade sahibi olarak yola devam etmeliyiz.” “Kimi arkadaşlar ‘AB içinde iki ayrı ve tanınmış devlet olalım, konfederasyon olsun, artık federasyonun zamanı geçti’ gibi söylemlerde bulunuyorlar. Böyle bir seçenek yok” Doğu Akdeniz’deki gelişmeler ışığında, aktör ülkelerin geldikleri son noktadan hareketle, Kıbrıs sorunundaki görüşmelerin aynı noktadan başlama olasılığı ve farklı bir model düşünülme gerekliliği yönündeki soruya karşılık Akıncı, şu ifadeleri kullandı: “Crans Montana’dan ya da başka bir yerden değil. Berlin’de konulan son noktadan bu yol kaldığı yerden yürünmeye devam edecek. İlk durak BM Genel Sekreteri Guterres’in istişarelerini yapıp, 5’li konferansın tarihini ilan etmesi olacaktır. Ondan sonra tarafların rızası ile gidilecek yol belirlenecektir. Bana göre gidilecek yol bellidir, Kıbrıs’ta mümkün olan bellidir. BM parametreleri dışında yürünecek yol göremiyorum. Kimi arkadaşlar AB içinde iki ayrı ve tanınmış devlet olalım, konfederasyon olsun, artık federasyonun zamanı geçti gibi söylemlerde bulunuyorlar. Böyle bir seçenek yok. Böyle gerçekçi bir şey olsa bunu değerlendirelim ama yok. İki ayrı devlet hele AB içinde iki ayrı tanınmış devleti gerekli kılar. Şu anda maalesef KKTC’yi Türkiye’den başka tanıyan bir devlet yok. BM kararları ile de 1983’ten bu yana bunun olmaması çağrılarında da bulunuldu.”
“BİZİ TANIDIĞINI DÜNYAYA İLAN EDEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ BİLE TANIMANIN GEREKLERİNİ TAM OLARAK YERİNE GETİREMEDİĞİ GİBİ, GÜNEY KIBRIS’I TANIMAMANIN GEREKLERİNİ DE TAM OLARAK YERİNE GETİREMEDİ BUNCA YILDIR”
“Bizi tanıdığını dünyaya ilan eden Türkiye Cumhuriyeti bile tanımanın gereklerini tam olarak yerine getiremediği gibi, Güney Kıbrıs’ı tanımamanın gereklerini de tam olarak yerine getiremedi bunca yıldır” diyen Akıncı, gerçekleri söylemekten çekinmediğini ve bu konularda çok net olduğunu vurgulayarak, “Gerçekçi olmamız lazım” şeklinde konuştu. Akıncı sözlerine şöyle devam etti: “Türkiye’nin futbol takımları bizimle dostluk maçı yapmaya bile gelemiyor bu adaya. Siz tanıdığınız bir ülkeye dostluk maçı için bir takım göndermez misiniz? Bu mümkün mü? Ama tanımadıkları Güney Kıbrıs’a resmi takımlarını gönderip maç yapmak durumunda kalıyorlar. Ben bunu Türkiye’yi gücendirmek, yaralamak için söylemiyorum. Türkiye’yi eleştirmek için de söylemiyorum. Türkiye neden böyle yapıyor peki, çünkü konjonktür ve uluslararası koşullar bunu gerektiriyor. Eğer eşleşmiş bir takım gitmezse karşılaşmaya, UEFA ve FIFA’dan ceza alacak. Geçmişte benzeri bir yanlışı Rumlar yaptı, takımlarından biri Beşiktaş’la eşleşti. İstanbul’a gitmem dedi ve ceza aldı. O nedenle biz bu konuları konuşurken, neyin mümkün veya mümkün olmadığını bilerek konuşmamız lazım.”
“RUMLARIN HAKİM OLACAĞI BİR DEVLET İÇERİSİNDE AZINLIK HAKLARI İLE KIBRIS TÜRK HALKI VAR OLAMAZ, BU MÜMKÜN DEĞİL AMA AYNI ŞEKİLDE KIBRIS TÜRK HALKI, TÜRKİYE’NİN BİR ALT YÖNETİMİ GİBİ ALGILANMAK DA İSTEMİYOR”
“Eğer gerçekçi farklı bir model yoksa, biz istemediğimiz farklı bir yöne doğru sürüklenebiliriz ve Kıbrıs Türk halkı bunu istemiyor” şeklinde konuşan Akıncı, “Kıbrıs Türk halkı kendi özgün kimlik ve kişiliği ile bu topraklarda var olmak istiyor, Türkiye ile dostluk ve kardeşlik hukuku içerisinde en iyi ilişkiler geliştirmek istiyor, Kıbrıs Türk halkının yüzde yüzü bile diyebilirim buna, Rumların hakim olacağı bir devlet içerisinde azınlık hakları ile Kıbrıs Türk halkı var olamaz, bu mümkün değil ama aynı şekilde Kıbrıs Türk halkı, Türkiye’nin bir alt yönetimi gibi algılanmak da istemiyor. Burada kendi bağımsız, özgün, özgür kimliği ile var olmak ve federal bir çatı altında iki ayrı, eşit, kurucu devlet yapılanması içinde kendi devletinde söz sahibi olmak istiyor. Böylesi bir yapı ancak federatif bir yapı ile mümkün. Bunun için de uğraş vermeye devam ediyor Kıbrıs Türk halkı ve onun seçtiği temsilcileri. Ben halkımdan aldığım yetki bu çerçevede olduğu için mücadelemi yaptım. Bu yetki devam edecekse bundan sonra da çözüm odaklı siyaset çerçevesinde hareket etmek durumundayım, hem buna inandığım hem de halkım bunu istediği için. Türkiye bizim için son derece önemlidir. Biz bunun bilincinde olan insanlarız, toplumuz.” Akıncı ayrıca, Kıbrıs’ın sadece kuzeyinin değil, güneyi ile birlikte tüm Kıbrıs’ın Türkiye ile dost bir coğrafya olmasının, şüphesiz Türkiye’nin de çıkarına olacağını kaydetti.
“BİR ADAYI CİLALIYOR, MEVCUT CUMHURBAŞKANI’NI KÖTÜLÜYORLAR”
“Akıncı Türkiye düşmanı” etiketinin bazı kesimlerce bilinçli bir şekilde algılanıp, algılatıldığını söyleyen Cumhurbaşkanı Akıncı, “Türkiye’deki bir kanalda, KKTC Cumhurbaşkanı Türkiye’yi dışarıya atmak istiyor, Yunanistan ve İngiltere’nin ortak gücünün Kıbrıs’ta güvenlik için yeterli olacağını söylüyor şeklinde beyanda bulunulabiliyor” ifadelerini kullandı. Yine Rum bir gazetecinin vaktiyle yaptığı asılsız bir haberin 4 yıl sonra yeniymişçesine tekrar gündeme getirildiğinden ve sözcüsü tarafından yalanlanmasına rağmen aynı haberin yakın bir zamanda tekrar gündem olduğundan ve Türkiye medyasına sunulduğundan bahseden Akıncı, tüm bunların bir algı operasyonu olduğunu ifade etti. “Belli bir adayı cilalamak istiyorlar, mevcut Cumhurbaşkanı’nı da kötülemeye çalışıyorlar” diyen Akıncı, bunca yıllık siyasi yaşamında Türkiye ile olan ilişkilerinde bir kardeşlik hukuku talebi olduğunu, ana-yavru edebiyatının bir yana bırakılarak, yavrunun da artık büyümesi gerektiği söylemini kullandığını anlattı. “Anavatan-yavruvatan bunlar yüreklerimizde kalsın, gerçek hayatta dünyaya ‘biz tanıyoruz, siz de tanıyın’ denilen bir varlıksak, devletsek bu devletin de artık kendi kendine yeten, kendi kendini yönetme becerisine sahip bir varlık olduğunu, olması gerektiğini, ona o çerçevede yardımcı olunması gerektiğini kavramamız lazım” ifadelerini kullanan Akıncı, KKTC’nin sürekli balık verilen değil, balık tutmayı öğrenen bir yapıya evrilmesi gerektiğini savundu. Akıncı, bunu benimsemek istemeyenlerin Türkiye ile KKTC arasında bir ast üst ilişkisi kurmak istediğini dile getirdi. “GANİMET EKONOMİSİ ÜZERİNE KURULMUŞ HAYATLAR DA VAR BU TOPRAKLARDA” Üzerine yapıştırılan Türkiye düşmanı etiketinin nedenlerinden birinin “Türkiye ile iyi ilişkiler”in tanımı noktasındaki farklılık, bir diğerinin de Kıbrıs sorununun çözümü noktasındaki çabalarının farklı yorumlanması olduğuna dikkat çeken Akıncı, “İstemiyorlar açıkçası bir çözümün olmasını ve buranın farklı bir şekilde yoluna devam etmesini. Bunlardan çıkar umanlar var, hatta çıkar elde edenler de var. Bir ganimet ekonomisi üzerine kurulmuş hayatlar da var bu topraklarda” dedi. Türkiye’nin yeterince düşmanı olduğu, olmayan bir düşman yaratmaya çalışmanın beyhude olduğuna işaret eden Akıncı, sırf Cumhurbaşkanlığı seçimi uğruna, birilerine yarar sağlamak adına yapılanların tanımının “kendi ayağına kurşun sıkmak”la eşdeğer olduğunu ifade etti.
“KIBRIS’TA BARIŞ HAREKATI YAŞANDIĞINDA 27 YAŞINDAYDIM, 8 ARKADAŞIM YANI BAŞIMDA ŞEHİT DÜŞTÜ. SAVAŞIN ATEŞİNİN NE DEMEK OLDUĞUNU BİZZAT YAŞADIM”
“Ben dünyada ve Kıbrıs’ta barışı savunan bir insanım” ifadesini kullanan Akıncı, barışın diplomasi ve uzlaşı ile sağlanabileceğine inandığını kaydetti. Akıncı şunları aktardı: “Barışı çok istememin sebebi, savaşı yaşayanlardan biri olmamdır. Ben Kıbrıs’ta Barış Harekatı yaşandığında 27 yaşındaydım, 8 arkadaşım yanı başımda şehit düştü. Savaşın ateşinin ne demek olduğunu bizzat içinde bulunarak yaşayanlardan biriyim. Bana vatan haini, Rumcu, Türkiye düşmanı yakıştırmasında bulunanların birçoğu; Kıbrıs’ın ne olduğunu, savaşın ne olduğunu, Mustafa Akıncı’nın kim olduğunu bilmeden bu yakıştırmaları yapıyorlar. Bunlar Türkiye ile KKTC’nin ilişkilerine yardımcı olan hususlar değildir, çok yanlış yapıyorlar.”
“BURADAKİ BAZI MAKAMLAR TARAFINDAN SEÇİMLERE TARAF OLMA GAYRETİ VAR, ONLAR KENDİLERİNİ ÇOK İYİ BİLİYORLAR. DERHAL SON BULMALIDIR”
Türkiye’de demokratik seçim ile başa gelen ve halkını temsil eden kim olursa olsun hep saygılı olduklarının da altını çizen Akıncı, 15 Temmuz kalkışmasında da Kıbrıs’ta ilk sesini yükseltenin yine Cumhurbaşkanlığı makamı olduğunu hatırlattı. Akıncı devamında şunları aktardı: “Ahmet’e Mehmet’e şeklinde algılanmasın, Türkiye’nin demokrasisine ve sivil yönetimine, Türkiye’nin halkına ve onların kararına duyduğumuz saygı gereği bunu yaptık. Dolayısıyla aynı saygıyı şimdi biz de Kıbrıs Türk demokrasisine ve halkımızın kararına bekliyoruz. Böylesi bir seçim platformunda kimsenin taraf olmak gibi bir yanlışa düşmemesini bekliyoruz. Bunu neden söylüyorum çünkü bu konuda ipuçları var. Adaylık başvurumu yaptıktan sonra da söyledim, Kıbrıs Türk halkı kendi özgür, bağımsız kimliği ile kendi geleceğini belirleme, hakkına, becerisine, yeteneğine ve yetkisine sahiptir ve kendi için en uygun kararı da verecektir. Dolayısıyla bu konularda taraf olma girişimi derhal son bulmalıdır. Buradaki bazı makamlar tarafından seçimlere taraf olma gayreti var, onlar kendilerini çok iyi biliyorlar.” “SEÇİMLERE MÜDAHALE RİSKİ: KIBRIS TÜRK HALKI BUNU BENİMSEMEZ, HAZMETMEZ…” Seçimlere müdahale edilme riski olduğunu söyleyen Akıncı, “Bunun son derece yanlış bir şey olduğunu adaylık başvurumu yaptığım günden ilan ediyorum ve bundan uzak durulmalıdır, Kıbrıs Türk halkı bunu benimsemez, hazmetmez. Böyle bir şey devam ettiği takdirde, açılacak yaraların sarılması için uzun zamana ihtiyaç duyulacak. Şimdilik bu kadarla yetiniyorum ve temenni ediyorum ki bu mesajlarımız doğru algılanır” dedi.
“OLMAYACAK DUAYA AMİN DİYEN VE BURADAKİ ÇÖZÜMSÜZLÜĞÜ, BÖLÜNMÜŞLÜĞÜ DAHA DA PEKİŞTİRMEK İSTEYENLER VAR”
11 Ekimde KKTC’nin Cumhurbaşkanı’nın belirleneceği seçim için mevcut adayların “federasyon temelli” çözüm modeli ve “iki devlet, iki ayrı egemenlik” çözüm modeli üzerinden iki ayrı seçim propagandası yürütmesinin seçimlere etkisinin ne olacağını da değerlendiren Akıncı, federasyon dışındaki seçeneğin şu an için mümkün olmadığından yola çıkılarak, işin artık karar aşamasında ve tarafların iradesine kaldığının farkına varılması gerektiğine işaret etti. “Bugüne kadar bir sonuca gidilmemişse bunda Kıbrıs Türk tarafının en ufak bir günahı yok” ifadelerini kullanan Akıncı, Kıbrıs Türk tarafının Türkiye’nin de desteğini alarak hep çözümden yana olduğunu vurguladı. Akıncı, “Şimdi gelinen noktada ‘olmayacak duaya amin demek ve buradaki çözümsüzlüğü, bölünmüşlüğü daha da pekiştirmek’ isteyenler olabilir, hayır Kıbrıs Türk halkı buna layık değil, biz dünyaya açılan Avrupa ile de fiilen hak ettiğimiz yeri orada alan ve Türkçe’yi de Avrupa’nın bir resmi dili haline getiren ve orada kuracağımız ilişkilerle Türkiye’nin ilişkilerinin daha iyiye gitmesi için çaba harcayacak olan bir konuma da gelebiliriz. Bunun için de Kıbrıs sorununun çözülmesi lazım” açıklamasında bulundu. “BEN KIBRIS TÜRK HALKININ CUMHURBAŞKANLIĞINDA BAĞIMSIZ, TARAFSIZ BİR DURUŞ İSTEYECEĞİNİ, BENİM SERGİLEDİĞİM KONUMU ARZU EDECEĞİNİ GÖRÜYORUM” Kıbrıs Türk halkının gerçekçi olduğunu, mümkün olanı görüp, bildiğini de vurgulayan Akıncı, Kıbrıs Türk halkının bir şeye daha karar vereceğini söyleyerek, “Kendi iradesi ile bu topraklarda kendi özgün kimliği ve kişiliği, kültürel varlığını muhafaza ederek, Türkiye ile de en iyi dostluk ilişkisi kurarak, kardeşlik hukuku içerisinde var olmayı mı seçecek yoksa, ‘bunlar önemli değil’ diyen tarafa mı meyil edecek. Türkiye ile karşılıklı saygıya dayalı kişilikli ilişkiyi mi arzulayacak, Cumhurbaşkanlığı’nın bir parti başkanlığı makamı olmadığını, partizanlığa buralarda yer olmadığını, bağımsız tarafsız bir kimlik sergilenmesini isteyecek yoksa ‘varsın parti başkanlığı gibi hareket edilen’ bir yer olsun mu diyecek Kıbrıs Türk halkı. Ben Kıbrıs Türk halkının burada bağımsız, tarafsız bir duruş isteyeceğini, benim sergilediğim konumu arzu edeceğini görüyorum” şeklinde konuştu.
“KIBRIS TÜRK HALKININ BENİM ADAYLIĞIM ETRAFINDA KENETLENDİĞİNİ GÖRÜYORUM. ŞAİBESİZ BİR SEÇİM OLMASI HER ŞEYİN ÜZERİNDE GELİR, BUNA DA HER MAKAMIN SAYGILI OLMASI GEREKİR”
Akıncı, halkın kendi vicdan ve akıl muhasebesini yaparak, çözüm odaklı siyasetlerini desteklediklerini, bağımsız, tarafsız bir kimliği burada tercih ettiğini, iç konularda rehberlik yapan bir Cumhurbaşkanı’nı Türkiye ile de kendi özgün kimlik ve kişiliğini koruyarak, karşılıklı saygıya dayalı bir ilişkiyi istediğini ve desteklediğini vurguladı. Akıncı, “Kıbrıs Türk halkı benim adaylığım etrafında çok ciddi bir kenetlenme göstermektedir. Bunu çok açık ve net görüyorum. Asıl sonuç 11 Ekim’de çıkacak. Hepimiz bu sonuca şimdiden hayırlı olsun demek durumundayız. Müdahalesiz bir seçim, Kıbrıs Türk halkının kendi kaderini kendinin belirleyeceği ve şaibesiz bir seçim olması her şeyin üzerinde gelir, buna da her makamın saygılı olması gerekir” şeklinde konuştu.
“BİZE YENİ BİR GELECEK LAZIM. İNSANLARIN KADERİ DEĞİLDİR SAVAŞLARDA ÖLMEK. BUNU KADER OLARAK GÖRMEYELİM, BİZ BU KADERİ DEĞİŞTİREBİLİRİZ”
Tarih boyunca hep bir mücadelenin içerisinde olan, stratejik konumu nedeniyle dikkatlerin sürekli üzerinde olduğu, çekişme ve kavgaların arasında kalan Kıbrıs Türk halkının hassasiyetleri ve yorgunlukları üzerine de konuşan Akıncı, şöyle dedi: “Hangi toplum var ki çocuklarının barış ortamında yaşamasını, iyi bir işe sahip olmasını, huzur içinde yaşamasını, başını yastığa koyduğu zaman kendini güvende hissetmesini, gelecek endişesi duymamasını istemez. Ama birtakım silah tüccarlarının çıkarları, bütün dünya insanlığını çok farklı yerlere götürmüştür. Milyonlarca insanlar öldü dünya savaşlarında. Biz de burada Türkiye ile birlikte nice şehitler verdik. Her ailede ya bir şehit ya bir gazi vardır Kıbrıs Türk halkında. Ama artık yeni şehitler, gaziler, kayıplar olmasın. Biz hala Kıbrıs’ın toprağından kayıp insanlar çıkarıyoruz Türk’ü ile Rum’u ile. Biz artık bunların bitmesini istiyoruz. Biz artık Atatürk’ün ‘Yurtta barış, dünyada barış’ ilkesinin etrafında buluşmak istiyoruz” ifadelerini kullandı. Akıncı, sadece Kıbrıs Türk halkının değil, tüm dünya insanlığının savaşlardan, ekonomik krizlerden, salgından, kötülüklerden yorgun düştüğünü söyledi. “Bize yeni bir gelecek lazım” ifadesini kullanan Akıncı, “Biz diyoruz ki bu yeni geleceği kendi adamızda, gücümüzün yettiğince filizlendirip, buradan başlatalım, bölgeye de yararı olsun, ışık tutsun, örnek olsun. İnsanların kaderi değildir savaşlarda ölmek. Bunu kader olarak görmeyelim, biz bu kaderi değiştirebiliriz” dedi. “SAVAŞ BİZE ÖLÜMDEN, ACIDAN, KANDAN BAŞKA BİR ŞEY GETİRMEZ” Bunun kolay olmayacağını meşakkatli bir yol olduğunu belirten Akıncı, ancak her bireyin bunun için oynayabileceği rol ve katkısı olabileceğini söyledi: “El ele verirsek bu ada cennet olur. Bu ada Türkiye için de ilerisi için iyi bir ilişki geleceği sunar, Türk-Yunan ve Türk Avrupa ilişkilerine katkı sağlar. Ama savaşın bize getireceği ne var ölümden, acıdan, kandan başka”