AKTÜEL

Akıncı: Polis ve itfaiye teşkilatları bile gerçekte Kıbrıs Türklerine bağlı değil, ama bizim de yanlışlarımız var!

Bülent Ecevit’in Atilla Harekâtı emrini vermesinden 9 yıl sonra 1983’te kurulan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti hâlâ Türkiye’de yaygın olarak “yavru vatan” olarak nitelendirilir. Belki de bu yüzden Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın adanın Türkiye’den bağımsızlığı ile ilgili The Guardian’a yaptığı açıklamalar Ankara’nın tepkisini çekti, günlerce haberlerde ve köşe yazılarında yer buldu… T24’e yaptığı açıklamalarında halk oylamasıyla seçilmiş bir Cumhurbaşkanı olduğunu hatırlatan Mustafa Akıncı, kendisinin “Türkiye düşmanı” olarak nitelendirilmesinin “akıl almaz” olduğunu söyledi. TSK’nın Suriye’nin kuzeyine yaptığı operasyonla ilgili söylediği "Şimdi Barış Pınarı desek de akan su değil kandır. Bu nedenle bir an önce diyalog ve diplomasinin devreye girmesi en büyük dileğimdir" sözlerine de değinen Akıncı, siyasi yaşamı boyunca hep diplomasiden ve barıştan yana olduğunu, bu açıklamayla bazı çevrelerce yorumlandığı gibi, “Teröristlerle masaya oturun” gibi bir yaklaşımı olmadığını ifade etti. Akıncı’nın, kendine bu yakıştırmaları yapmaya çalışanlara da yaklaşımı açıktı; “Kıbrıs Türkünün içinde Türkiye düşmanı yaratmaya heveslenmesin bazı kişiler; hele ki seçim döneminde”. Akıncı geçen günlerde Euronews’a yaptığı açıklamalarda, “Seçimlere dışarıdan müdahaleye dair ipuçları var” demişti. KKTC’de polisin ve itfaiyenin sadece kağıt üstünde hükûmet ile belediyelere bağlı olduğunu ve tarih boyunca KKTC Merkez Bankası’nın başında Türk bürokratlar olduğunu hatırlatan Akıncı, “Türkiye’nin KKTC’ye sadece balık vermeyip, balık tutmayı öğretmesi gerektiğini” düşündüğünü ifade etti. Akıncı, KKTC’nin de Türk lirası kullandığını belirterek Türk ekonomisinde yaşanan tüm problemlerin ada devletinin ekonomisini de sarstığını söyledi. KKTC’nin Türkiye ile kardeşlik ilişkilerini koruması, ancak Ankara’dan bağımsız da ayakta durabilmesi gerektiğini sıkça vurgulayan Cumhurbaşkanı Akıncı, Türkiye ile KKTC arasındaki mevcut ilişkinin sağlıklı ve sürdürülebilir olmadığını dile getirdi. KKTC-Ankara hattındaki ilişkilerin durumu konusunda özeleştiri yapmaları gerektiğini de ifade eden Akıncı, “Biz Kıbrıslı Türkler ayağımızı yorganımıza göre uzatmayı da öğrenebilmeliyiz. Yaşadığımız ganimet ekonomisinden artık sıyrılabilmeliyiz. Kendi kendimize daha yeterli olmak için gerekli fedakarlıkları üstlenebilmeliyiz. Yani bu konuları konuşurken biraz da çuvaldızı kendimize batırabilmeliyiz. Yaptığımız yanlışlar var” değerlendirmesinde bulundu. Akıncı, “Kıbrıs Türk halkı biat anlayışında değildir; yani otur denilince oturacak, kalk deyince kalkacak bir anlayışa asla sahip değildir” ifadelerini de kullandı. Akıncı 2015’te göreve ilk geldiğinde KKTC ile Güney Kıbrıs Rum Yönetimi arasındaki barış sürecinin ilerleyeceğine dair umutlar yeşermişti, ancak durum böyle gelişmedi ve görüşmeler tekrar durma noktasına geldi. Akıncı, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres’in sözlerini tekrarlayarak Crans Montana’da tarihi bir fırsatın tepildiğini ve o dönem sonuca çok yaklaştıklarına inandığını söyledi. Cumhurbaşkanı barış sürecinin geleceği ile ilgili de şu değerlendirmede bulundu: “Kıbrıs’a baktığımız zaman Kıbrıs’ta nasıl bir çözüm mümkün, onun gerçekçi değerlendirmesini yaptığımızda elimizde çok fazla alternatif olmadığını görüyoruz. Yani Kıbrıs’ta tek devlet derken aslında Kıbrıs’ta federatif bir yapılanmadan bahsediyoruz. Uluslararası kimlik bakımından yani BM’de temsiliyet, Avrupa Birliği’nde temsiliyet bakımından tek bir yapılanma söz konusu olabilir ama Kıbrıs’ın kendi içinde zaten iki devletli bir yapı olacak“ Akıncı, KKTC’deki 11 Ekim seçimlerinden sonra BM Genel Sekreteri Antonio Gutteres’in taraflara çağrıda bulunarak gayriresmi bir beşli konferans düzenleneceğini, bu konferansta Kıbrıs’ın iki tarafıyla garantör ülkeler Birleşik Krallık, Yunanistan ve Türkiye’nin yer alacağını aktardı. KKTC lideri şu ana kadar çağrıları olumlu karşılık bulmasa da Türkiye ile kendi hükûmetinin Doğu Akdeniz konusunda diyaloga hâlâ açık olduğunu vurguladı. Akıncı, “Türkiye haritasına baktığınızda sahillerin uzunluğu ortada dolayısıyla KKTC’yi ve Türkiye’yi enerji denkleminin dışında düşünmekten daha yanlış bir şey olamaz. Bu bölgede eğer tüm tarafların kazançlı çıkacağı kazasız, belasız, gerginliklerin olmayacağı ve herkesin kazanacağı bir formül isteniyorsa, gerek Türkiye, gerekse KKTC bu formülün içinde yer almalı” diye konuştu.