CTP, “Filistin Sorunu, Ortadoğu ve Ötesi” başlıklı panel düzenledi
Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP), “Filistin Sorunu, Ortadoğu ve Ötesi” başlıklı panel düzenledi.
CTP’den yapılan açıklamaya göre, Kıbrıs Türk Amme Memurları Sendikası (KTAMS) Barış Salonu’nda CTP Eğitim Sekreterliğinin organize ettiği panelin moderatörlüğünü Salih Sarpten yaptı.
Panele konuşmacı olarak Gazeteci-Yazar Fehim Taştekin çevrim içi bağlantıyla katıldı. Akademisyen Prof. Dr. Nur Köprülü ve Akademisyen Prof. Dr. Omar Mustafa da panele konuşmacı olarak katkı koydu.
CTP Genel Sekreteri Asım Akansoy, bazı milletvekilleri, partili ve yurttaşların katıldığı panelde, açılış konuşmasını yapan CTP Eğitim Sekreteri Fide Kürşat, Filistin Sorunu ile Orta Doğu’da bugünlerde daha da derinleşen dinamikleri anlamak için söz konusu paneli düzenlediklerini kaydetti.
Kürşat: “Filistin sorunu, sadece bölgesel bir mesele değil, aynı zamanda küresel bir sorumluluktur”
Kürşat, yaptığı konuşmada, “Tarih boyunca bu bölge, çeşitli kültürlerin, inançların ve olayların kesişim noktası olmuştur. Ancak maalesef, bölgede sıcak çatışmaya dönük gerilimler, belirsizlikler ve çözümsüz kalan sorunlar, bölgede barış ve istikrarın önündeki en büyük engeller olarak varlığını sürdürmektedir.” dedi.
Filistin’in, yalnızca coğrafi bir bölge değil, aynı zamanda bir halkın evi, bir özgürlük mücadelesinin sahnesi ve uluslararası dengenin sarsıldığı bir nokta olduğunu kaydeden Kürşat, Ortadoğu’da barış ve istikrarı sağlamanın, tüm tarafların katılımını gerektiren karmaşık bir süreç olduğunun anlaşılması gerektiğine işaret etti.
Filistin sorununun, sadece bölgesel bir mesele değil, aynı zamanda küresel bir sorumluluk olduğunu vurgulayan Kürşat, “Filistin’de yaşananların, toprak talepleri, sınırların belirlenmesi ve Kudüs’ün statüsü gibi temel konularda devam eden anlaşmazlıklarla karakterize olduğuna değindi.
Bölgedeki durumun, uluslararası örgütlerin de açık ifadesiyle, “acil bir insani krize” yol açtığının altını çizen Kürşat, “Sivil kayıpların artması, uluslararası toplumun dikkatini çekmiş ve çözüme duyulan ihtiyacı daha da vurgulamıştır.” diye konuştu.
Kürşat, Filistin sorununun, bölgedeki istikrarsızlığın ana kaynaklarından biri olarak önemini koruduğunu söyledi. Kürşat, panele katkı koyan Gazeteci-Yazar Fehim Taştekin’e, Prof. Dr. Nur Köprülü’ye ve Prof. Dr. Omar Mustafa’ya teşekkür ederek sözlerine son verdi.
Taştekin: “Hiçbir taahhüt yerine getirilmedi”
Gazeteci-Yazar Fehim Taştekin, çevrimiçi bağlantıyla panele katkı koydu. Taştekin konuşmasında şu ifadelere yer verdi:
“Bugün Filistin’de yaşananların temelinde; İsrail’in BM Güvenlik Konseyi, 22 Kasım 1967’de Orta Doğu’da barışçıl bir ortamın kurulması için ilkeleri belirleyen ve oybirliği ile aldığı 242 (1967) sayılı karara uygun davranmaması yatmaktadır. Bu karar göre İsrail, son çatışmada işgal ettiği bölgelerden çekilmesini ve tüm iddialardan vazgeçerek barışçıl bir ortamın sağlanmasını taahhüt etmişti. Ancak bunlar hiçbirini yerine getirmediği gibi ABD destekli politikalarla bir yandan bölgedeki diğer devletler ve Arap dünyası ile uluslararası ilişki kurmuş diğer yanda da Gazze’de yaşayan Filistin Halkanın yönetime getirdiği Hamas’a karşı çatışma politikalarını tırmandırmıştır. 7 Ekim’deki başlayan savaş işte bu atmosferde ortaya çıkmıştır.”
Köprülü: “7 Ekim’in en önemli etkisi, normalleşme sürecinde ciddi bir kırılma meydana getirmesidir”
Akademisyen Prof. Dr. Nur Köprülü ise paneldeki konuşmasında şu ifadelere yer verdi:
“1948-1949 Arap-İsrail Savaşı ile başlayan süreç, daha sonra Arap milliyetçiliğinin yükselmesiyle 1967’deki Üçüncü Arap-İsrail Savaşı ardından toplanan 1967 Arap Birliği Zirvesi’nin sonunda yayınlanan Hartum Kararı, “Üç Hayır” olarak bilinen sloganı içermesiyle ünlüdür: “İsrail’le barışa hayır, İsrail’i tanımaya hayır, İsrail’le müzakereye hayır!” Ne var ki 1979 ciddi bir kırılma yaşanır. ABD arabuluculuğunda, Mısır-İsrail Barışı, Mısır’ın Arap Dünyasından uzaklaşması sağlar. Bunların ardından yaşanan Madrid Barış Görüşmeleri, 1993 Oslo Anlaşması, 1994 Ürdün-İsrail Barışı gibi antlaşmalar; 1967’deki 242 sayılı Güvenlik Konseyi kararı olan ve İsrail işgal ettiği tüm bölgelerden çekilmesini içeren taahhüdünü yerine getirmemesine rağmen bölgede bir normalleşme süreci yaşandığını gösterir. 7 Ekim’in en önemli etkisi işte bu normalleşme sürecinde ciddi bir kırılma meydana getirmesidir.”
Mustafa: “Kudüs’te Filistinlilere yönelik gözaltı, baskın ve saldırıların devam etmektedir”
Akademisyen Prof. Dr. Omar Mustafa panelde yaptığı konuşmada şu ifadeleri kullandı:
“Gazze 336 kilometre karelik bir alanda 2.25 milyon insanın yaşadığı bir bölgedir. Başka bir ifadeyle Gazze Şeridi dünyanın en yoğun nüfuslu bölgelerinden biridir. Gazze’ye yönelik acımasız saldırılar sonucunda 7 Ekim – 26 Aralık tarihleri arasındaki verilere göre 1 milyon 950 bin insanın yerinden edildiği, 76 binden fazla yaralının ve 32 binden fazla insanın da hayatını kaybettiğini göstermektedir. Hayatı kaybedenlerin çok büyük bir kısmının kadınlar ve çocuklar olduğu biliniyor. Bununla beraber 75 bin konut, 94 okul ve üniversite, 145 kamusal bina tamamen yıkılmış, 34 hastane ciddi hasar görmüştür. 7 Ekim 2023’ten bu yana işgal altındaki Batı Şeria ve Doğu Kudüs’te Filistinlilere yönelik gözaltı, baskın ve saldırıların devam etmektedir.”