Cumhurbaşkanlığı Bütçesi görüşülmeye devam ediyor. Cumhuriyet Meclisi Genel Kurulu 50 Milyon 100 Bin 100 TL’lik Cumhurbaşkanlığı bütçesi görüşülüyor. CTP milletvekili Erkut Şahali bütçe hakkında söz aldı. Cumhurbaşkanlığının en önemli görevlerinden birinin müzakere sürecini yürütmek olduğunu dile getiren Şahali eğer irade varsa ve bu irade mantıkla birleştirirlerse Kıbrıs sorununu çözmenin kolay olduğunu ifade etti. Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın yeni oluşturduğu müzakere ekibinin çok eski görüşlere sahip olduğunu savunan Şahali, bu şekilde çözüme ulaşmanın mümkün olmadığını ileri sürdü. Şu anda içinde bulunulan noktanın Crans Montana’da kalınan nokta olduğunu ifade eden Şahali, çözüme ulaşılamaması nedeniyle kaybı olan tek tarafın Kıbrıs Türk tarafı olduğunu kaydetti. Federasyonun bir Kıbrıs Türk tezi olduğunu söyleyen Şahali, Kıbrıs sorunu ve müzakere tarihini özetledi. Şahali “Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın 5’li konferansta iki devlet zemininde bir çözüm arayışı olmayacaksa ben katılmayacağım deme cesareti var mıdır?” diye sordu, ve “Hiç sanmıyorum” diye devam etti. Şahali, eğer Türkiye dışında herhangi bir ülkenin siyasetçilerini hedeflemeyecekse yurt dışı yolluk ödeneği ya da lobi faaliyetleri için ödenek verilmesine ihtiyaç olmadığını dile getirdi. Kıbrıs sorununda nihai hedefin federal çözüm olduğunu kaydeden Şahali, bunun adanın tamamında söz sahibi olmak anlamına da geldiğini belirtti. Kayıp Şahıslar Komitesi’nde yetkin kurumsal hafızaya hakim bir ekibin önemine değinen Şahali, “Kimse bizi kayıplar konusunda yeniden çıkmaz sokağa sürüklemesin” dedi. HP Milletvekili Erek Çağatay da bu kritik süreçte dış politikada dikkatli davranmanın önemine değindi. “Önümüzde tehlikeler ve fırsatlar yer alıyor” diyen Çağatay, beklenen bu gelişmeler karşısında hazırlıklı olmak ve sürece proaktif politikalarla karşılık vermek gerektiğini anlattı. Bunun 50 yıldır yapılagelenleri tekrar etmekle başarılamayacağını söyleyen Çağatay, paradigma değişikliğine ihtiyaç olduğunu belirtti. Geçen sürede federasyon hedefiyle hareket etmenin sonuç getirmediğini anlatan Çağatay, işbirliği modeliyle hareket edilmesi gerektiğini söyledi. AB’yi örnek veren Çağatay, Kıbrıs Rum tarafının yönetimi ve zenginliği Kıbrıs Türk tarafıyla paylaşmak gibi bir duruşunun bugün için olmadığını dile getirerek, HP’nin yeni bir vizyon ve paradigmayla işbirliği modelini ortaya koyduğunu kaydetti. İşbirliği modeliyle karşılıklı güven tesis edilmeye başlanabileceğini anlatan Çağatay, cumhurbaşkanlığının duruşunun Meclis’e ayrıntılı şekilde anlatılmasını istedi. HP bir kavga meselesi haline getirmeden işbirliği içinde doğalgazı Kıbrıs Türkünün de erişmesinin sağlanabileceğini düşündüklerini kaydeden Çağatay, uluslararası hidrokarbon konferansı gibi yollarla hareket edilebileceğini anlattı. Brexit sonrası İngiltere ile ticari ilişkilerin geliştirilebileceğini söyleyen Çağatay, bu konuda bir an önce yol haritasının çizilmesi gerektiğini belirtti. Önceki hükümet döneminde Kapalı Maraş konusunu hükümet politikası haline getiren Kudret Özersay’ın Dışişleri Bakanlığı eliyle bu politikayı yürüttüğünü anlatan Çağatay, Kapalı Maraş konusunda Cumhurbaşkanlığının Dışişleri Bakanlığı’yla birlikte hareket etmesinin önemine işaret etti. CTP Milletvekili Sıla Usar İncirli de bütçeyle ilgili söz alarak, küresel salgında cumhurbaşkanlığının üzerine düşen görevlere işaret ederek, Koronavirüs salgınının dünyanın İkinci Dünya Savaşından sonra yaşadığı en büyük yıkım olduğunu ve bu durumun bir süre daha süreceğini anlattı. Siyasal olarak güçlü liderliklerin öneminin bu dönemde bir kez daha anlaşıldığını ifade eden İncirli, bu dönemde yoksulluk ve eşitsizlikte artış yaşandığını belirtti. Salgın döneminde yönetim becerisinde zafiyet gösterilmemesi gerektiğini anlatan İncirli, insan yaşamının da, müreffeh bir ekonominin de, güvenli bir ülkenin de buna bağlı olduğunu kaydetti. Cumhurbaşkanlığının KKTC’nin dünyaya açılan tek penceresi olduğunu söyleyen İncirli, böyle olunca Cumhurbaşkanlığının liderliğinin öneminin daha da önem kazandığını dile getirdi. Cumhurbaşkanının ülkenin ihtiyaçları ve refahı için çabalaması gerektiğini söyleyen İncirli, güçlü liderliğin çatışmacı olmaması barış dili kullanması gerektiğini anlattı. Güçlü siyasi liderlerin hem geçmişten hem de bugünden ders çıkarabilmesi gerektiğini kaydeden İncirli, “Güçlü siyasi liderler toplumlarını yalnızlaştıran söylem ve tutumlardan kaçınırlar” dedi. Aşıya bu kadar ihtiyaç duyulan bir dönemde Kıbrıs Türk siyasi liderliğinin ne zaman geleceği belli olmayan aşılara bel bağlar durumda olduğunu savunan İncirli, “Şimdiki cumhurbaşkanımız aşılara bu kadar ihtiyacımız varken diyor ki oradan gelecekse aşıları istemeyiz, buradan gelirse kabul ederiz…” diyerek bunun kabul edilebilir olmadığını söyledi. Pandeminin her türlü eşitsizliği derinleştirdiğini kaydeden İncirli, yönetimin bunlarla yüzleşmesi ve gereken adımları atması gerektiğini dile getirdi. Aşılamanın hızlı yaygın şeffaf ve önceliğe göre eşit olması gerektiğini belirten İncirli, Cumhurbaşkanının görevinin gidip ilk aşıyı olmak değil, ülkede yaşayan her yurttaşın aşıya eşit şekilde ulaşmasını sağlamak olduğunu söyledi. İki Toplumlu Sağlık Komitesinin çalışmanın önemine değinen İncirli, aşıların tedarikinde komite çalışmalarının büyük rol oynadığını belirtti. CTP milletvekili Doğuş Derya da Cumhurbaşkanlığından dünyaya verilen mesajların tüm toplumu ilgilendiren önemli mesajlar olduğunu kaydederek, 18 Ekim’den bu yana verilen mesajların Kıbrıs Türk toplumunu “eskimiş politikalara” götürdüğünü savundu.. Kıbrıs Türk toplumunun ilk olarak 1947’de Kıbrıs Adası Türk Azınlık Kurumu olarak bir araya geldiğini, o günden bu yana bir özne olma mücadelesi verildiğini anlattı. Tüm dünyaya ve Kıbrıslı Rumlara “biz bir özneyiz” deme mücadelesi verildiğini anlatan Derya, tüm mücadelenin “nicel olarak küçük sayıda olmamız demek siyasi olarak eşit olmadığımız anlamına gelmez”i anlatmak olduğunu söyledi. Müzakere tarihine işaret eden Derya, söylendiği gibi 50 yıldır federasyon görüşülmediğini yaklaşık 8 yıl bunun görüşüldüğünü savundu. Derya önceleri federasyon savunan CTP’lilerin vatan haini ilan edildiğini ileri sürerek, “50 yıldır federasyon görüşülüyor diyorsunuz o yüzden mi barış mücadelesi veren insanlar ötelikleştiriliyor, işsiz bırakılıyordu?” diye sordu. Annan Planı döneminde insanlar barış için mobilize olduğunda evlerin kapısının altından tehdit mektupları atıldığını söyleyen Derya “50 yıldır federasyon görüşüyoruz yalanını buradan söylemeyin” dedi. Derya siyasi özne olmaya çalışan bir toplum olan Kıbrıslı Türklerin ilk kez federasyonu ifade ettikten sonra siyasi entite olarak dünya tarafından muhatap alınmaya başlandığını söyledi. Cumhurbaşkanlığı seçimlerine bir referandum muamelesi yapıldığını ancak böyle olmadığını dile getiren Derya, “Dışardan servis edilen siyaset değişikliklerinin topluma satmaya kalkıldığını” savundu. Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın bu politika değişikliğiyle ilgili “sonuç alır mıyız bilmiyorum ama en azından şansımızı deniyoruz” dediğini savunan Derya, “bitmesine ramak kalan federasyonu görüşmek yerine BM parametleri değişsin” gibi cümleler kurulduğunu ileri sürdü. Güven yaratıcı önlem konuşmaya bile yanaşılmadığını söyleyen Derya, “Maraş’a karşılık Ercan” gibi bir öneri gelmişse ne bunun müzakere bile edilmeden reddedilmesinin ne de Kıbrıslı Türklerin de bu konuda resimden dışlanmasının kabul edilebilir olmadığını kaydetti. Bu şekilde Rum Lider Anastasiadis’in ekmeğine yağ sürüldüğünü ifade eden Derya, Cumhurbaşkanlığının atılacak adımları Meclis’le istişare etmesi ve Türkiye’den gelen yetkililerin de sadece hükümet partileri değil muhalefet partilerini de muhatap olması gerektiğini söyledi. “Vatan hainleri söylemleriyle toplumu 50 yıl geriye götürmeye kimsenin hakkı yok” diyen Derya, Kıbrıs’ta bir çözümün tüm bölgeye barış getireceğini anlattı, 5+1 konferansa giderken dünya önünde Kıbrıs Türk toplumunu zor duruma sokmayacak bir noktadan hareket edilmesi gerektiğini belirtti. UBP Milletvekili Zorlu Töre de, Kıbrıs meselesinin ne Kıbrıslı Türklerin ne Kıbrıslı Rumların meselesi olmadığını söyledi, konunun Türkiye ile ele alınmasının önemine işaret etti. Atatürk’ün bile Efendiler Kıbrıs’a dikkat ediniz dediğine işaret eden Töre, Kıbrıslı Türklerin adadaki varlığı ve direnişinin büyük önem arz ettiğini, bu direniş olmasaydı Kıbrıs’ta ENOSİS’in gerçekleşeceğini dile getirdi. 1950’li yıllarda kilise öncülüğünde plebisit ile ENOSİS ilan edildiğini söyleyen Töre, durum anlaşıldığında Türkiye’nin bu durumu kabul etmediğini söyledi. Töre, Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlar birlikte futbol oynarken, 1955’te EOKA’cıların Türkler ve köpekler bu sahaya giremez demesiyle Kıbrıs Türk Futbol federasyonunun kurulduğunu anlattı. Kıbrıs Türk mücadele tarihinde yaşananlara işaret eden Töre, “Kıbrıs’ta barış dünyada barış mutlaka olmalıdır ama bağımsızlığımızdan egemenliğimizden çocuklarımızın geleceğinden taviz vermeden” dedi. Annan Planı’na da Crans Montana’ya da Rumların hayır dediğini ancak Rumların değil Kıbrıslı Türklerin ve Türkiye’nin cezalandırıldığını söyleyen Töre, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın söylediği gibi dünyanın 5’ten büyük olduğunu kaydetti. Kıbrıs Türk halkının Türkiye’nin garantörlüğünden vazgeçemeyeceğini söyleyen Töre, “Biz birleşik Kıbrıs’ı yaşadık” dedi. “Nesiller çok değişecek belki o zaman iki devletli bir anlaşma meydana gelebilir” diyen Töre Rumlarla adli vakalar, doğal afetler gibi zamanlarda işbirliğine taraf olduğunu belirterek, “Ama onlar Güney’de biz Kuzey’de kalacağız” dedi. “Elbet bir gün bu dünya bu gerçeği kabul edecek, ülkeler KKTC’yi tanıma noktasına gelecek” ifadelerini kullanan Töre, zaten şu anda Avrupa’nın mal satarak KKTC ile ilişki kurduğunu belirtti. Daha sonra CTP Milletvekili Asım Akansoy söz aldı. Cumhurbaşkanlığının Kıbrıslı Türklerin temsiliyeti bakımından oldukça önemli bir kurum olduğunu belirten Akansoy Kıbrıs sorunuyla ilgili farklı görüşler olduğunu ancak Meclis’in en temelde Kıbrıs Türk halkının iradesini temsil ettiğini söyledi, “Hepimizin en azından demokrasiye ve halkın iradesine sonuna kadar sahip çıkması gerekir” dedi. Meselenin sol, sağ meselesi olmadığını demokrasiye sahip çıkıp çıkmama meselesi olduğunu anlatan Akansoy, Meclis’te halkın temsiliyetinin gerçek anlamda yansıtılmasının önemine işaret etti. “Son yaşananların Kıbrıs Türk siyasi tarihine kara bir leke olarak yazıldığını” söyleyen Akansoy bununla yüzleşmeden ve hesap vermeden yol alınamayacağını kaydetti. “Cumhurbaşkanlığı seçimlerine yapılan siyasi müdahalenin araştırılması için komite oluşturulmasından kaçınılması demokrasi açısından büyük bir kayıptır” diyen Akansoy meselesinin hangi siyasetçinin mağdur bırakıldığı ya da suçlandığından öte ülkenin var olan açmazlarından çıkması ve daha güçlü bir duruşla yarınlara bakması olduğunu söyledi. Akansoy “Bir bumerang gibi müdahaleyi davet edenler de müdahale tarafından vurulur” dedi. “50 yıldır federasyon görüşüyoruz artık yeter, federasyondan vazgeçelim iki devletli çözüme gidelim” dendiğini söyleyen Akansoy bunun tarihsel gerçeklerle uyumsuz olduğunu kaydetti. 1975’te Makarios’un adaya geri dönmesinin Kurucu Cumhurbaşkanı Denktaş’a sorulduğunu bu soru üzerine Denktaş’ın ayrı devlet kuralım dediğini ancak bunun dönemin Türkiye yönetiminde karşılık bulmadığını anlatarak, ayrı devlet olgusunun yeni bir iddia olmadığını, Denktaş’ın siyasetinin temel unsuru olduğunu söyledi. Sadece 2004’te Kıbrıslı Türklerin kendi kaderini tayin için oy verdiğini ifade eden Akansoy Kıbrıslı Türklerin kararının ortada olduğunu söyledi. Referandum sonuçlarıyla Kıbrıslı Türklerin özne olma duruşunu elde ettiğini dile getiren Akansoy, AB ile temasların bu şekilde başladığını kaydetti. Bu kazanımlar üzerinden hareket etme sorumluluğu olduğunu dile getiren Akansoy diplomaside ani manevraların gemiyi devirdiğini söyledi. Akansoy, “Bizi temsil edecek kişinin 2004’ü altın bir anahtar gibi elinden tutması lazım” dedi. Kasım 2019’da Berlin’de 5’li gayri resmi görüşme üzerinde mutabakata varıldığını ancak seçimler nedeniyle gecikme yaşandığını anlatan Akansoy, Cumhurbaşkanı Tatar’ın 11 Şubat 2014 metnine ve Guterres Çerçevesine bağlı olup olmadığını sordu. Kıbrıs sorununu siyasi irade ile çözüleceğini dile getiren Akansoy, bu iradenin sadece Kıbrıslı Türklerin ve Kıbrıslı Rumların değil, hem garantörlerin hem de bölgenin kazanacağı bir formülle hayata geçebileceğini anlattı. Kosova üzerinden bazı tartışmalar yapıldığını söyleyen Akansoy, Kosova’nın örnek olarak kullanılamayacağı yönünde görüş bildirildiğini kaydetti. Kıbrıs sorununun kendi içinde özel bir durumu olduğunu ifade eden Akansoy, Kıbrıs Türk halkının olası benzetmelerden dolayı riskli noktalara gelmemesi için dikkatli olunması gerektiğini belirtti. 5+1 toplantısına Şubat sonu Mart başı gidileceğini bu toplantıya iyi hazırlık yaparak gidilmesi gerektiğini anlatan Akansoy, BM Güvenlik Konseyi kararlarının dışına çıkmanın Kıbrıs Türk halkı için zorlayıcı sonuçları olabileceğini kaydetti. Akansoy güven artırıcı önlemlerin elinin tersiyle itilmemesi, gerekirse alternatif öneriler sunulması gerektiğini anlattı. Taşınmaz Mal Komisyonu’nun güçlendirilmesi gerektiğini dile getiren Akansoy, bunun özellikle Maraş konusunda başvurular açısından önemli olduğunu dile getirdi. TDP Milletvekili Hüseyin Angolemli de bütçeyle ilgili söz aldı. Kıbrıs sorununun diğer sorunlara benzemediğini, tüm halkın geleceğini ilgilendirdiğini söyleyen Angolemli, o yüzden konunun birlikte tartışılması gerektiğini anlattı. Kıbrıs sorunu müzakerelerinde yapılan hatalardan ders çıkarılmadığını dile getiren Angolemli, tarihten örnekler verdi. Federasyon konferedasyon tartışmaları yapmak yerine Cumhurbaşkanının Meclisi toplayarak görüş alışverişinde bulunması gerektiğini söyleyen Angolemli aksi takdirde başarılı olunamayacağını belirtti. Annan Planından önce Avrupa’ya toplantılara gittiklerinde Kıbrıs’tan geliyoruz dediklerinde Kıbrıs’ın Kuzeyini Güneyini anlatmakta zorluk yaşadıklarını ancak referandumdan sonra liderlerin yıllardır başaramadığının başarıldığını, artık Kıbrıs’tan geliyoruz dendiğinde hangi taraftan sorusuyla karşılaştıklarını söyledi. Müzakerelerde geçmişten bugüne yapılan hatalara işaret eden Angolemli eğer birlikte hareket edilmiş olsa bu hataların ortaya çıkmayacağını anlattı. Angolemli bu bağlamda Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’a siyasi parti başkanlarıyla birlikte hareket etmeye çağırdı.