Deniz Erdağ yazdı: Memleket sporu nereye?
Memleket sporu denince her kafadan bir ses çıkar. Birileri “zaten ambargo var. Spor yapsak, ya da yaptırsak ne olacak?” tarafındayken, diğer bir kısım, kıt kanaat aktarılan katkı ile ilgili branşı alıp bir yerlere götürmek için canını yeme dünyasında.
Hal böyle iken iyi sporcuların yetiştirilebilmesi federasyonların uhdesinde kalmış gibi görünüyor.
Memleket sporuna baktığımızda futbol almış başını gider görünürken, aslında üst yapıda şampiyonluk geldiği zaman UEFA şampiyonlar ligine gidilecekmiş gibisinden hazırlık, sezon başı cebinde parası olan kulüp başkanlarının savaşı ile geçen bir dönem, sonrasında misyonunu tamamlamış başkanlarla hüsran. Gelecek sezon ne olacak? Sporcu parasını nasıl alacak? Kulüp kümede kalabilecek mi? Bir önceki sezondan kalan borcu kim ödeyecek derdi…
İşin tepesinde bulunan futbolda hal böyle iken, diğer spor dallarında durum içler acısı.
Hani demiştik ya, bazı spor dalları sadece federasyon uhdesinde yetiştirilen sporcularla faaliyetlerine devam etmeye çalışıyor. Söz konusu dallarda turnuva, yarışma, lig, sıralama, derecelendirme hak getire.
Son getirilen düzenlemelerle “Spor Dairesi” tüm federasyonların tüzüklerini uluslararası federasyon standartlarına göre düzenlemesi istenmiş, ama günün sonunda bu standartlarda spor yapabilecekleri ne bir ortam, ne de bir imkân tanınmamış olması tartışılması gereken ayrı bir konu gibi duruyor.
Spor yapmak değil, bu yapı içerisinde yer alan dalların faaliyetlerini sürdürebilecekleri altyapı ve tesis olanakları ya hiç yok ya da yine birilerinin kontrolü altında.
Federasyonlara bakalım; Senelerce aynı yapıda, aynı düzende aynı koltukta oturan şahısların sayısı hiç ama hiç az değil. Bu yapı içerisinde ilgili federasyonla aranız iyi ise ne mutlu size, ama günün sonunda dönen tekerleğe bir şekilde çomak sokarsanız vay halinize.
Bu şartlarda ne spor yapmanız, ne de yarışmanız mümkün değil. Hele hele uluslararası bağlantıları bulunan federasyonlardan bahsediyorsak, memleket ötesine uzanan bağlantılarla bireysel yarışmanıza bile izin verilmediğinin örnekleri azımsanmayacak kadar fazla.
Söz konusu yapı içerisinde kendi imkânları ile bir yerlere gelip sonrasında yukarıda bahsettiğim engele takılan onlarca sporcu mevcut. Buna müdahale edebilecek, bir çözüm üretecek, denetleyecek yapı sürekli değişen yönetim şeması yüzünden fonksiyonsuz durumda.
Gelelim işin diğer boyutuna; Zaman zaman göğsümüzü kabartan ama günün sonunda bizi hüsrana uğratan hikâyelerimiz de az değil. Canını dişine takarak yüzerek, koşarak, tırmanarak, vücut geliştirerek memleketi temsil eden sporcularımızdan bahsediyorum. Kendi ciğerlerini kendi yağlarında kızartan, Devlet ve federasyon desteği olmayan ama günün sonunda uluslararası arenada podyum görünce Devlet makamlarınca çağrılarak “tebrik ederiz evladım” denip sırtları sıvazlanan sporcularımız.
Federasyon yetkililerinin yüzlerine bakmadığı, ama başarı gelince sırf kendi imajlarını düzeltmek için yanlarında görünen, hatta bu imajlarındadan yararlanmaya çalışan sporcularımız.
Memleket aslında başarıya aç ve potansiyeli yüksek gençlerle dolu, fakat diğer yandan bu sporcuların yetiştirilmesinden tutun da yarışmasına kadar geçecek süre içerisinde gerek takımsal, gerek federatif ve gerekse yönetimin tepe noktası açısından çok büyük sıkıntılar yaşandığı aşikâr.
Kapı komşumuz uluslararası arenada yarışırken belki de aynı toprak, aynı su ve aynı gökyüzü altında yetişen ve belki de uluslararası arenada çok iyi yerlere gelebilecek gençler, yönetsel açıklar, yetersiz alt yapı ve tesisleşme, keyfi federatif yapılar ve ilgisizlik yüzünden birer yıldız gibi kayıp gidiyor.
Yrd. Doç. Dr. Deniz ERDAĞ
Yakın Doğu Üniversitesi
Spor Bilimleri Fakültesi
Antrenörlük Eğitimi Bölüm Başkanı