Deniz Erdağ yazdı: Olimpizmde babadan oğula kampanyası
Olimpizm, genel olarak insanı her yönden eğitmeyi karakterini ve ahlakını kuvvetlendirmeyi ve eski toplumlardaki insanların ideal olan “Kalos Kagothos” yani fiziksel ve ruhi güzelliğe sahip insanı yaratmayı amaçlamaktadır.
Geçenlerde fiziksel ve ruhi güzelliğe sahip yüzlerce sporcu, hakem ve antrenör arasından en başarılı olanlarına olimpizm ödülleri verildi. Aklıma hemen bu sporcuların kimler olduğu dereceleri, başarıları olimpizm ödülüne ne şekilde aday gösterildikleri geldi.
Birkaç inceleme sonunda bu sene verilecek olimpizmödüllerinin olimpik sporlar bağlamında değil bir kereye mahsus olmak üzere federasyonlar uhdesine kararlaştırılıp Milli Olimpiyat komitesine iletildiğini öğrendim. Federasyonlar kendi belirledikleri kriterler doğrultusunda ödüle layık görülen sporcu, antrenör ve hakemleri belirledikten sonra listelerini Milli Olimpiyat Komitesine iletirken, bazı federasyonların bu yapı dışında kalmayı tercih ettiklerini üzülerek gözlemledim. Bunun sebebi bu federasyonların mevcut komite ile yıldızlarının barışık olmaması mı? Yoksa faaliyetlerinin yetersizliği mi sebep oldu ayrıca tartışılmalıdır.
Başarılı sporcu, antrenörler içinde tanıdığım birçok sima yanında daha önce ilk kez duyduğum sporcu, antrenör ve hakemler olduğunu fark ettim. Doğaldır herkesin çetelesini tutmam mümkün değildir diyerek listeleri incelemeye devam ettim. Ulusal ve uluslararası derecesi olan birçok sporcunun ve antrenörün bu listeler içerisinde yer almadığını görmek tabi ki akıllara bu sporcu ve antrenörlerin seçim kriterleri nedir? Neye göre başarılı ya da daha başarılı kabul ediliyor sorusunu getirdi. Gerçekten de olimpizm kavramı içerisinde verilen ödüller olimpik branşlara özel mi veriliyordu yoksa Milli Olimpiyat Komitesi başkanını seçecek federasyon başkanlarının görüş ve önerileri doğrultusunda bir seçim mi yapılmıştı?
Adını saydığım sporcuların ya da antrenörlerin birçoğu devletten çok az belki de hiç katkı almadan yarışmış, deyim yerindeyse kendi ciğerlerini kendi yağlarında kavurmuş. Federasyonları dahi istisnalar kaideyi bozmasa bile gereken yardımı yapmamış üstüne üstlük olimpizm adını verdiğimiz ödül organizasyonunda başarılarına rağmen yer vermemiştir.
Sorulduğunda ödül verilmeyen sporcuların KKTC’nde yarışmadığı ya da bir şekilde federasyonlarla ters düştükleri için listelere dahil edilmediği anlaşılmaktadır. Ama bu sebepler sporcuların özellikle bu sene federasyon uhdesinde yapılan bu değerlendirmelerin aslında objektiflikten uzak olduğunu göstermeye yetip de artmaktadır. Olimpizm ilkesine göre ayrım yapılmadan her sporcunun spor yapma hakkı ve buna bağlı olarak korunma ihtiyacı etik bir madde olarak yer almaktadır.
Başarılı oldukları zaman devlet büyüklerinin hiç çekinmeden bu sporcuların başarılarını kullanarak boy gösterdiklerini hatırlatmadan da geçemeyeceğim. İş reklam oldu mu bizim çocuklarımız şampiyon, bizim çocuklarımız ambargoları deliyor nağraları atarken mangalda kül bırakmayanlar gün ödül vermeye geldiğinde bu işin ayrımını yapamıyorlar.
Burada derdimiz başarılı akdedilen ve ödül alan sporcuların antrenörlerin ya da hakemlerin kişilikleri değil burada esas sıkıntı bu sporcuların, antrenörlerin ve hakemlerin hangi kıstasa göre seçildiklerinin bilinmeyişidir. Eğer devlet başarılı sporcuyu koruyacak ve ödüllendirecekse ödül verilen sporcunun her anlamda bu ödülü hak edip etmediği iyice araştırılmalı ve bu bağlamda hak eden her sporcunun ayrım yapılmaksızın ödüllendirilmesi gerektiği düşüncesindeyim.
Daha düne kadar ülke içerisinde 2 milli olimpiyat komitesi olduğunu hatırlatmadan da geçemeyeceğim. Sporun en alttan en üstüne kadar elden geçirilmesi, çarpık yapının düzenlenmesi, federasyonların, kulüplerin statülerinin ve yönetimlerinin incelenmesi gerekmektedir. Bugün birçok federasyon tek adam mantığıyla yönetilmektedir, bu yapı içerisinde bir dişli olmayı kabul etmiyorsanız başarılı olma şansınız yok denecek kadar azdır. Bu bağlamda olimpizm mantığıyla çelişen bir durum söz konusudur.
İlerleyen dönemlerde tekrardan Spor bakanlığı kurulması ve bu çatı altında yapıların düzenlenerek geçici değil kalıcı ve uzman kadroların sporu yönettiği bir yapıya kavuşma umudum hep olacaktır. İşte bu yapılaşma gerçekleştiği takdirde tüm federasyonlar denetlenecek ve bu bağlamda federasyonların en üstünde bulunan Milli Olimpiyat Komitesi gerçek anlamda işlevsel hale gelecektir. Günü kurtarmak adına bir kısım sporcu, antrenör ve hakemin ağzına bal çalmak yine birçok branşta başarılı olmuş ancak bir sebepten dolayı takdir edilmeyen sporcu, antrenör ve hakemin erken dönemde spordan kopmasına ve belki de uluslararası arenada KKTC’nin temsiline engel olacaktır.
Sporun evrensel yanı olan olimpizm ile olimpik ilke ve amaçların insanlara tanıtıldığı olimpiyat oyunları çağımızın çıkarcı, maddeci, ticarileşmiş pazar kültürünün egemenliğinden kurtulması ve bu bağlamda herkesin özgürce spor yaptığı güzel günlerde buluşmak ümidiyle.