Erdoğan’ın burada yaptığı konuşmadan öne çıkanlar şöyle:
“Aşıya adil erişim ve salgının yükünü omuzlama yükünü omuzlama konusunda yaşanan adaletsizlikler devam ediyor. Salgının olumsuz etkilerinden AB de etkilenmiştir.
Türkiye müzakere sürecini yürüten aday ülke olarak, temel konularda sorun çözücü role sahiptir. Bu kritik süreçte AB-Türkiye ilişkilerinin ilerlemesi önem kazanmıştır. Diyalog ve diplomasiden yana çaba gösterdik.
Attığımız tüm adımlara AB tarafından beklediğimiz karşılığı göremedik. Gümrük birliği başta olmak üzere bize karşı oyalama taktiği kullanıldı. Asıl üzerinde düşünülmesi gereken birliğin çıkarlarının birkaç üyenin ihtiraslarına yenik düşmesidir. Esas hesaplaşması gereken, birliğin iradesinin birkaç devlet tarafından esir alınması.
Objektif bakabilen herkes AB’nin karşı karşıya olduğu tehditlerin aşılmasında anahtar ülkenin Türkiye olduğunu görmekte, ikrar ve itiraf etmektedir. Avrupa ve Türkiye’nin çevresindeki krizler çözülmedikçe göç baskısı azalmayacaktır.
Türkiye’nin olağanüstü çabaları olmasaydı Suriye ve Avrupa farklı bir manzara ile karşı karşıya kalacaktı. Türkiye’nin fedakarca yürüttüğü çalışmalar tablonun derinleşmesine mani olmuştur. Türkiye göç kriziyle mücadelesinde AB’den destek alamadı. AB’nin halledemediği iskan projelerini kendimiz hayata geçirdik.
“ÜZERİMİZE DÜŞEN ADIMLARI ATIYORUZ”
Göç konusunda AB’den beklentimiz adil yük ve sorumluluk paylaşımından ibarettir. Geri itme hadiselerine ve göçmenlere yönelik hukuku ayaklar altına alan uygulamalara son verilmesi şarttır. Vize serbestisi konusunda üzerimize düşen adımları zaten atıyoruz. Önemli bir mesafe kaydettik.
Bazı üyelerin Türkiye ile problemlerini birlik koridorlarında çözmeye çalışmaktan vazgeçmesi gerekiyor. Birlik içi dayanışma bahanesinin ardına sığınılarak Türkiye-Avrupa ilişkilerinin sabote edilmesinin önüne geçilmelidir.
“KIBRIS İÇİN MUHASEBE ZAMANI GELDİ”
Kıbrıs meselesinin adadaki gerçekler temelinde tüm tarafların yararına olacak şekilde çözümü için KKTC ile çaba harcamaya devam ediyoruz. AB açısından samimi bir muhasebe yapma zamanı gelmiştir. AB çözüme katkı için 2004’teki taahhütlerini yerine getirmeli.
Maalesef AB, körü körüne Rum tarafının sözcülüğünü yaparken, aynı coğrafyanın ayrılmaz parçası olan Kıbrıs Türklerinin haklarını hukukunu görmezden geldi.
“ÜYELİK STRATEJİK HEDEFİMİZ”
Tam üyelik yolunda attığımız adımların nasıl engellendiğini bizzat gördüm, yaşadım. Coğrafi, tarihi ve beşeri olarak Avrupa’nın bir parçası olan Türkiye tam üyelik hedefine bağlıdır. Maruz kaldığımız onca adaletsizliğe rağmen Avrupa Birliği, stratejik önceliğimiz olmayı sürdürüyor. Nitekim bu yönde gayret göstermeye devam ediyoruz. Avrupa Birliği’nin 2022 yılında stratejik miyopluktan kurtularak Türkiye ile ilişkilerin geliştirilmesinde daha cesur davranmasını ümit ediyoruz.”