Hükümet ortağı YDP Genel Başkanı, Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Erhan Arıklı, Bakanlar Kurulu tarafından alınan başörtüsü izni kararı hakkında açıklama yaptı.
Arıklı Rum tarafından serbest olan bu hak için KKTC’de serbest olmasını istemeyen kesime Rum Eğitim Bakanı tarafından çekilip paylaşılan bir fotoğraf ile cevap verdi ve bazı sorular sordu.
İşte Erhan Arıklı’nın LAİKLİK Mİ, LAİKÇİLİK Mİ? başlığı ile yaptığı paylaşımda yazdıkları:
Laiklik en kaba tarifi ile Din ve Devlet işlerinin birbirinden ayrılması, devletin dinler arasında tarafsız kalması ve her din mensubuna kendi inançları doğrultusunda yaşama hakkı tanımasıdır.
Çağdaş ülkelerde de bu böyle anlaşılır ve böyle uygulanır.
Faşizmin veya Diktatörlüğün hakim olduğu ülkelerde ise Devlet, dinin kurallarını veya inananların özgürlük alanını kendi belirler… Üstelik bunu “Laiklik” adına yapar. Oysa bunun adı laiklik değil, Laikçiliktir. Laikçilik; Laikliği Dinsizlik anlamında tarif edip Dindarlar üzerinde baskı kurmak ve onların özgürlük alanını kısıtlamaktır.
Türkiye’de bir dönem Laiklik, belli kesimler tarafından yanlış algılandı ve uygulandı. Devlet, Diyanet İşleri Teşkilatını kurarak Dini kontrol altına aldı. Bu başlangıçta anlaşılabilir bir durumdu. Çünkü orda, Cumhuriyet isimli yeni bir rejim kuruluyordu ve Padişahlıktan Cumhuriyete geçişte çeşitli sancılar yaşanıyor ve belli kesimler Cumhuriyete açtıkları savaşta, Dini bir silah olarak kullanıyorlardı. Mememen İsyanından tutun, Şeyh Sait isyanına kadar gerçekleşen bütün isyanlar da “Din”, bir silah olarak kullanılmıştı.
Zaman içerisinde rejim oturdu ve sancılı da olsa Türkiye’de Dini alanda inanan insanlara geniş bir özgürlük alanı açıldı.
Ülkemizde 1974 ile birlikte enteresan bir “Yapı” oluşmuştu. Özellikle sol sendikaların ve partilerin, ideolojik bir saplantı ile laiklik adına Dini Özgürlükleri kısıtlama, inanları küçümseme ve ötekileştirme anlayışı Devleti yönetenleri de etkiliyordu. Bu durum cılız da olsa halen daha devam ediyor.
Bu kesimler, özgürlüklerin sınırlarını belirleme yetkilerini kendilerinde görüyor ve hoşlarına gitmeyen bir uygulamayı “Laiklik Elden Gidiyor” propagandası ile yok etmeye ve böylece inananların özgürlük alanını kısıtlamaya çalışıyorlar.
Onlara göre; Tamam. Müslümanlık yaşansın. Ama evlerde yaşansın. Sokağa, okula, devlet dairelerine falan yansımasın. İnancına göre yaşayan, giyinen kişiler kendilerinin göz zevkini bozacak şekilde ortalıkta dolaşmasınlar…
İşin ilginç yanı, bu kesime göre; Bilbordlarda “Anne ben Gay’im”, -Fatma Tayze ben Lezbiyenim” vs gibi afişler özgürlüğün gereği olduğu için bunlara dokunulmamalı. Çocukların cinsel tercihine karışılmamalı.
Ama mesela çocukların dini tercihleri veya inançlarına göre yaşamasının önüne geçilmeli. Çünkü onlar daha küçük. Bu zihniyet halen devam ediyor.
Bunlara;”Yahu arkadaşlar bakın çok özendiğiniz Güneyde bile böyle bir yasak yok. Orda kimsenin çocukların başörtüsü örtmesi anayasal bir hak olarak görülüyor.
Siz hangi hak ve gerekçe ile bu yasağı savunuyorsunuz?” deseniz de anlamalarına imkan yok. Çünkü özgürlük anlayışları ideolojik saplantıları ile sınırlı.
Bakanlar Kurulu, inancı gereği başını örtmek isteyenlere “Bone” kullanma hakkı tanıdı. Vay sen misin bunu yapan. Aynı kesim, koro halinde saldırıya başladı.
Aynı zamanda Kıbrısta Federal Çözümü de savunan bu arkadaşlara tek bir sorum olacak.
Biliyorsunuz, Güney Kıbrısta Okullarda başörtüsü serbest. Hatta 2019 da Rum Milli Eğitim Bakanı okulda başörtüsü yasağı uygulayan bir okul müdürünü görevden aldı.
Şimdi soru şu; Hayalinizdeki Federasyon kurulursa, Hristiyan Güney Kıbrısta başörtüsü serbestken, Müslüman Kuzey Kıbrısta başörtüsü yasağı uygulanmasını savunmaya devam mı edeceksiniz?
Yoksa Federasyon görüşmelerinde masaya, “Federal Kıbrısta okullarda başörtüsü yasağı uygulanır” diye bir şart koşmayı mı düşünüyorsunuz?
Aşağıdaki resimde Rum Milli Eğitim Bakanı Kostas Champiaours ile okuldan atılmaya çalışılan Ala’ nın resmi görünüyor.
Rum Milli Eğitim Bakanı, Ala ve ailesini kabul ederken demişti ki;”Politkamız ırk ve din ayrımı yapmadan insan haklarının korunmasını teşvik eder. Öğrencilerin dini inançları anayasa tarafından koruma altındadır…”
Ne yapsak, biz de özgürlüklerin yaşanabilmesi için Federasyon mu istesek?