Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Genel Başkanı Tufan Erhürman, Kıbrıs’ın kuzeyinde tabir-i caizse bilinen dünyanın sonuna gelindiğini, ekonominin ve maliyenin sonbaharda çöküşe doğru gittiğini vurguladı. İstikrar ve kalkınma konusunda Kıbrıs Türk halkının önüne bir vizyon konulması gerektiğinin altını çizen Erhürman, bu konunun Kıbrıs sorunu ile birlikte ülkenin bir numaralı gündemi olması gerektiğini söyledi. Şu andaki Meclis kompozisyonunun artık Kıbrıs Türk halkının iradesini yansıtmaktan uzak olduğunu, dolayısıyla bu gibi uzun erimli çalışmalar için müsait olmadığını vurgulayan Erhürman, meclis iradesinin en erken zamanda yenilenmesinin ardından CTP olarak bu konuları ülkenin bir numaralı gündemi olarak ele alacaklarını söyledi.
Türkiye Cumhuriyeti ile mali ve ekonomik işbirliği ilişkilerinin doğru zemine oturtulmasının yolunun da buradan geçtiğini dile getiren Erhürman, “Bu ilişkiler artık tamamen rayından çıkmıştır” ifadelerini kullandı. Halkın önüne uzun vadeli kalkınma planları konulması gerektiğini kaydeden Erhürman, bu planlarla ekonomik ve mali istikrarın sağlanması zorunluluğu bulunduğunu ve hükümetlerin değişmesiyle değişmeyecek temel programlar üzerinde durulması gerektiğini belirtti.
İSTİKRAR VE KALKINMA İÇİN UZUN VADELİ KALKINMA PLANI
Hükumet bu durumu görmezden gelmeye devam etse de şu anda ülkede bugüne kadar bilinen dünyanın sonuna gelindiğini vurgulayan Erhürman, bugüne kadarki anlayış ve zihniyetin sürdürülebilir olmadığını belirtti. Ülkedeki istikrar sorununa, ekonomik ve mali sürdürülebilirliğe ve Türkiye ile mali ve ekonomik işbirliğinin doğru zemine oturtulmasına yönelik hamlenin gecikmeksizin yapılması gerektiğinin altını çizen Erhürman, her üç noktada da uzun vadeli kalkınma planının son derece önemli olduğunu vurguladı.
Anayasa’nın 134’üncü maddesinde “Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Kalkınma Plana Bağlanır” denildiğini, uzun vadeli kalkınma planlarının hazırlanma usulünün yasada ayrıntılı olarak düzenlediğini belirten Erhürman, buna karşın 1978-1982 Birinci Beş Yıllık, 1988-1992 İkinci Beş Yıllık ve 1993-1997 Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma planlarından sonra bu konuya yönelik ilginin ortadan kalktığını söyledi.
Uzun vadeli kalkınma planlarının mevzuatta belirtildiği şekliyle hazırlanarak Meclis’ten geçirilmesinin önemine dikkat çeken CTP lideri Tufan Erhürman, aksi halde her hükumet değişikliğiyle değişen yaklaşımlarla ekonomik ve mali istikrarın sağlanmasının mümkün olmayacağını, yaşananın da bu olduğunu vurguladı. İstikrarın olmadığı yerde öngörülebilirliğin sağlanamayacağını, doğru dürüst, ülkenin ihtiyaçlarına ve planlarına uygun yatırım da yapılamayacağını belirten Erhürman, kurulacak hükumetler açısından daha da bağlayıcı hale gelmesi için gerekirse ilgili yasada değişiklik yapılmak suretiyle planın Meclis’ten salt çoğunlukla değil, nitelikli çoğunlukla geçmesinin de sağlanabileceğini söyledi.
Ekonomik ve mali istikrar yanında idari istikrarın da son derece önemli olduğunu vurgulayan Erhürman, hükumetin yıllardır konuşulan kamu reformuna ilgisi olmadığını, bunu yalnızca üst düzey kamu görevlilerinin niteliğine indirgemeye çalıştığını, oysa olması gerekenin kurumsal hafızayı korumak için en azından müdürleri üçlü kararname kapsamında çıkararak gelen giden hükumetlerle değişmeyecek bir kamu yönetimi yaratmak olduğunu ifade etti.
BU İŞLERİN, AHI GİTMİŞ VAHI KALMIŞ ŞU ANDAKİ MECLİS İRADESİYLE YAPILMASI MÜMKÜN DEĞİL!
Yürürlükteki mevzuat çerçevesinde Meclis iradesine dayanacak bir uzun vadeli kalkınma planının hazırlanabilmesi için sağlam bir Meclis yapısına ihtiyaç duyulduğunu söyleyen Erhürman, bunun şu anki ahı gitmiş vahı kalmış Meclis iradesiyle gerçekleştirilmesinin mümkün olmadığını söyledi. Zaten Ekim ayında erken seçim yapılması taahhüdüyle kurulan hükumetin başbakanının daha önce bir tarih belirlenmesi çağrısını da hatırlatan Erhürman, “Bunun için bir an önce erken seçim tarihi belirlenmeli, meclis iradesi yenilenmeli ve ilk iş olarak uzun vadeli kalkınma planı Meclis’in gündemine getirilmeli; aksi halde Kıbrıs Türk halkının var oluşunu dahi olumsuz etkileyecek ekonomik ve mali krizlerin pençesinde boğuşmak halkımız için kaçınılmaz olacaktır” dedi.
“1 MİLLETVEKİLİ SEÇİMİ İÇİN 10 MİLYON TL HARCANMASI RİSKİYLE KARŞI KARŞIYAYIZ”
Ülkede Tatar’dan boşalan bir milletvekilliği için en geç Haziran ayında seçime gidilmesi gerektiğini anımsatan Erhürman, bu konuda muhalefet olarak iktidara, bir kişi için seçim yapılmaması, komple meclis iradesinin yenilenmesi için erken seçim tarihi belirlenmesi önerisi yaptıklarını ancak bu konuda hala herhangi bir geri dönüş alamadıklarını kaydetti. Takvimin işlediğini ve en geç 20 Nisan civarında bu konuda bir karar verilmesi gerektiğini dile getiren Erhürman, karar alınmaması halinde Haziran’da bir milletvekili seçmek için sandık başına gidileceğini ifade etti. Maliye Bakanı Dursun Oğuz’un bu konudaki görüşlerini de aktaran Erhürman, Oğuz’un “Bir kişi için seçime gidilmesi 10 milyon TL harcanması demek” sözünü anımsattı.
Erhürman, pandemi koşulları içerisinde olunduğunu da hatırlattı ve hükümete yeniden erken seçim tarihi belirlemek için çağrı yaptı. Haftalardır bu konudaki çağrılarını yinelediklerini hatırlatan Erhürman, hükumetin başka konuları olduğu gibi bu konuyu da duymazdan geldiğini, ancak takvimin işlemeye devam ettiğini ve bu sebeple Haziran’da bir milletvekili için erken seçim yapılmak zorunda kalınırsa bunun sağlık açısından ve mali açıdan sorumluluğunun hükumete ait olacağını vurguladı.
“TATAR’IN TUTUMU SON DERECE TEHLİKELİ”
Cenevre’de bu ayın sonunda yapılacak gayrı resmi 5 + BM toplantısı öncesi Kıbrıs sorununa dair açıklamalarda da bulunan CTP lideri Tufan Erhürman, Cumhurbaşkanı Tatar’ın Kıbrıs Türk halkını daha fazla izolasyona ve yalnızlığa itmeye hazırlandığını kaydetti. Tatar’ın Cenevre’de söylediğinin aksine “yeni” değil son derece eski söylemleri yeniden hatırlatacağına ilişkin öngörüler olduğunu belirten Erhürman, bu tutumların son derece tehlikeli olduğunu vurguladı. Tatar’ın “50 yıl aradan sonra yeni şeyler söylemeye gidiyoruz” söylemlerine atıfta bulunan Erhürman, iki devletli çözüm önerisinin yeni bir söylem olmadığını ve bu söylemlerin yeni bir şey sanılmasının da çok tehlikeli olduğunu söyledi.
“ANASTASIADIS ÇÖZÜMÜ İSTEYEN TARAF STATÜSÜNE KAVUŞTURULACAK”
Sn. Tatar’ın, iki devletlilik ve eşit egemenlik gibi kavramların federasyon temelinde olmadığının anlaşıldığı yönündeki açıklamalarına da değinen Erhürman, bunun bugün anlaşıldığının iddia edilmesinin şaşırtıcı olduğunu, bunun böyle olduğunun herkes tarafından bilindiğini belirtti.
Rum lider Anastasiadis’in özellikle Crans Montana zirvesindeki tutumunun ardından dünyada çözümü istemeyen kişi olarak anıldığını ancak böyle giderse Cenevre’deki toplantının ardından muhtemelen “çözüm isteyen kişi” ceketini giyeceğini ifade eden Erhürman, eski tezlerle bir değişime gitmenin mümkün olmayacağı uyarısında bulundu. Bu tavırların Kıbrıs sorununun kapsamlı çözümünü onlarca yıl öteleyeceğini vurgulayan Erhürman, “Bunun dışında herkesin şikayet ettiği statükonun devamı da sağlanacak. Cenevre görüşmeleri bittikten sonra Kıbrıs Türk halkının o konuşulan işbirliği mekanizmalarını, ya da AB ile ilişki mekanizmalarını da çökertecek bir noktaya doğru gidilecek” uyarısını yaptı.
“İZOLASYONLARI MEŞRULAŞTIRMAYA ÇALIŞANLARIN EKMEĞİNE YAĞ SÜREMEYELİM”
2004 yılında adada yapılan referandumdan sonra dönemin BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın Güvenlik Konseyi’nden geçmemesine rağmen hazırladığı raporu örnek gösteren Erhürman, bu raporda Kıbrıslı Türklerin çözüm iradesini ortaya koymalarından sonra artık izolasyonların hiçbir meşru gerekçesi kalmamıştır ibaresinin yer aldığını ve bunun Kıbrıs Türk dış politikası açısından çok önemli bir çıpa olduğunu dile getirdi. Erhürman, Tatar’ın Cenevre’ye gidip Kıbrıslı Türklerin çözüm iradesini ortadan kaldıracak, izolasyonlara yeni ve kimilerinin “meşru kabul etmeye kalkacağı” gerekçeler sağlayan bir tavrın hazırlığı içinde olduğunu söyledi ve görüşmeye gitmeden önce akıl yoluna dönmenin şart olduğu konusunda uyarılar yaptı.
“İzolasyonları meşrulaştırmaya çalışanların ekmeğine yağ süremeyelim” uyarısı yapan Erhürman, akıl yolunun belli olduğunu, bunun iki toplumlu, iki bölgeli federasyonda siyasi eşitlik ve başlayacak müzakerelerin sonuç odaklı, statükoyu ortadan kaldırmaya yönelik ve sonsuza kadar uzamayacak bir yöntemle ele alınması konusunda ısrarcı olmak olduğunu vurguladı.