Uzun yıllardır Türkiye’de yaşantısına devam eden tiyatro sanatçısı ve oyunculuk dalında adından söz ettirten Kıbrıslı oyuncu Hüseyin Köroğlu “Bir Zamanlar Kıbrıs” dizisi hakkında konuştu. Kıbrıs Gazetesi’ne verdiği röportajda diziden teklif aldığını ve senaryoyu okuduğunu anlatan Köroğlu, senaryoyu kabul etmediğini söyledi ve düşüncelerini anlattı.
Hüseyin Köroğlu şu ifadeleri kullandı:
“Kabul etmediğim diziler kervanına eklenen son dizi de bu dizi oldu. Bana bir menajer aracılığı ile teklif geldi. Kıbrıs dizisi denince tahmin edersiniz doğal olarak heyecanlandım. Ne de olsa yıllar sonra memleket için, nasıl olduysa TRT adına bir dizi çekilecekti. Her zamanki gibi mail hesabımı verdim ve var olan senaryoyu göndermelerini rica ettim. Sağolsunlar hem 1. Bölüm senaryosunu, hem de karakter tahlillerini anlatan bilgilendirici metni gönderdiler.
Heyecanla okumaya başladım. Okudukça, sahneler ilerledikçe önce üzüldüm, sonra baktım sinirlenmeye başlamışım. Keşke katkı koyacağım düzeyde bir senaryo okusaydım. Dediğim gibi, ben birinci bölümü okudum, ama karakterlerin analizlerinden projenin ne yönde ilerleyeceğini artık anlıyorum…
Kıbrıslı Türklerin tarihi, yaşadıkları internet ortamında var, doğrudur. Ama internette genel olayları okursunuz, Kıbrıslı Türk’ün özünü, Kıbrıs’ta yaşamayan, oralara gidip halkla iç içe gözlem yapmayan bir insan bilemez. Bilemediği için de senaryo yazımında yazılanlar yavan kalır.
O insanları, o toplumu, yaşam biçimlerini, hal ve hareketlerini, kültürlerini, birbirlerine bakışlarını, hatta seslenişlerini bilmezler, bilemezler, anlatamazlar.
Türkiye’den gelip dizide oynayacak oyuncular genelde, “iş” olarak bakar, bölüm başı ne kazanacağı ilgilendirir onu. 26 bölüm, güzel iş. Çekimler Kıbrıs’ta, harika. Bu topraklarda neler yaşanmış, ne mücadeleler verilmiş derinlemesine bilmezler, onları ilgilendirmez zaten. Doğal olarak genel tarihi bilirler, o da sadece oynayacağı cümleleri ezberleyip oynamak yerine, geneli merak edip öğrenirlerse o kadar. Tarihte geçen adları öğrenirler. Rauf Denktaş, Dr. Fazıl Küçük, Makarios, Grivas, Sampson, EOKA, TMT vs. . Sahi, dizide önemli rollerde neden Kıbrıslı Türk oyuncu yok? Oynayan oyuncuların kaçı gerçek oyuncu? Mahkemede mahkemeleri süren kişileri böylesine kritik bir dizide oynatmak doğru mu?
Ayrıca, KKTC’de bu işte görev alanlar senaryonun tamamını okudu mu? Nasıl bir projenin içinde olduklarını biliyorlar mı? Basında çekimlerden fotoğraflar gördüm. Kostüm olarak soruyorum, Kıbrıs Türkü böyle kıyafetler mi giyiyordu? Sorularım uzar gider… Yazık, çok yazık. Bu kadar emeğe, çabaya çok yazık…
Tarihe baktıklarında olayların 1963’te “Kanlı Noel” ile başladığını sanırlar. Her şeyin fitilini ateşleyen 1 Nisan 1955’te yaşananları bilmezler. 1964’de, Erenköy Direnişi’nde neler yaşandığından haberleri yoktur. Çoronik kimdir? Aynalı kimdir? Kıbrıslıların eşkiyası, İngiliz Valisine kan kusturan Robin Hood, Hasan Bulliler kimdir, bilmezler.
Kıbrıslı Türk, Kıbrıs’ta Mustafa Kemal ATATÜRK’ ÜN devrimlerini harfiyen uygulayan, o devrimlerin bekçisi olan, yaşam tarzı edinen bir halktır. Bizler de onların torunlarıyız. Kıbrıs Türkü Kurtuluş savaşı’na yokluklarla, hastalılarla cebelleşirken, İngiliz sömürgesi altında inim inim inlerken, varını yoğunu satarak, bizzat Anadolu’ya giderek o şanlı mücadeleye, Mustafa Kemal Paşa, silah arkadaşları ve halk yedi düvele kafa tutarken destek verdi. Ata’mıza, Mustafa Kemal ATATÜRK’e destek vermek için gittiğimiz öz yurdumuz Anadolu topraklarında şehitlerimiz var. Bunları da bilmezler. Siz böyle bir halkı kafanıza göre senaryo haline getirip, işinize geldiği gibi anlatamazsınız. İnternetten bilgi edinerek, yaşanmış ilginç olayları yazarak bir toplumun mücadelesine ayna tutamazsınız. “Bende Atatürk kafası var.” diye Hisar’ın üstüne çıkıp tarihi nutkunu atan Mehmet Ahmet Dubara’yı bilmeden de yazılmaz Kıbrıs Türkünü anlatacak senaryo.
İnanın doğduğum toprakların gerçeklerini bilen bir sanatçı olarak, maddi durumları düşünerek bu dizide oynamayı kabul etmek aklımın ucundan bile geçmedi. Okuduklarımın, Kıbrıslı Türk’le tarihi bazı olaylar hariç, pek ilgisi yoktu. Anadolu’da bir kasabada geçiyor sanki, Kıbrıs’ta değil. Örf ve adetlerimiz de bilinmiyor, beni en çok üzen konulardan biri de bu oldu.
Beni arayan menejere, senaryoyu bitirdikten sonra telefon açtım, böyle bir senaryoda oynamayacağımı, böyle bir diziyi çekmelerinin doğru olmadığını, diziyi TRT adına çekecek şirket yetkilisine söylemesini rica ettim. Tahminim söylememiştir.
Şimdi kimse çıkıp bana tanıtım yapılacak, bu bir fırsat falan filan demesin. Ayıptır, günahtır. Bu halk bunu hak etmiyor beyler. Ben, senaryoyu okuduktan sonra bazı önemli yerleri uyardım. Bana cevap yazma zahmetinde bile bulunmadılar. İşte o zaman anladım “Emir büyük yerden.”. Adaya gelen bakanlar dizi setine uğramadan adadan ayrılmıyor zaten. Fotoğraf net. Peki bu arada ülkeyi yönetenler ne yapıyor? Muhalif olanlar ne yapıyor?
Biliyorum, yıllardır Kıbrıs’la ilgili bir dizi, ya da film yapılması istenmiyordu. Şimdi ne oldu da, apar topar, Covid-19’un kol gezdiği bir zaman diliminde, böyle bir dizi çekiliyor? Neden? Niçin? Amaç ne? Kokuları var, esas yemek ne? Bu yemeğin yolu Maraş’tan Karpaz’a kadar uzanır mı acaba?
Sonra, insanları virus salgını var diye evlere kapatıyorsunuz, ama Türkiye’den gelen teknik ekip ve oyuncular dahil tahminim en az 200-300 kişilik bir çekim ekibi, köy köy, kasaba kasaba dolaşıp memlekette çekimler yapıyor. Kimseye haber vermeden doğduğum köye, Gönendere’ye kadar gitmişler. Soranlara “Cumhurbaşkanın, Kültür Dairesi’nin haberi var.” diyorlar o kadar! Tamam anladım, emir büyük yerden, ama değer mi? Kendi insanının hayatını riske atmaya değer mi? Üzgünüm, siz kendi sanatçınıza sahip çıkmazsanız, kendi tarihinizi anlatması için onlara yardımcı olmazsanız, alanlar açmazsanız tarihiniz sizin değildir artık. İsteyen istediği gibi anlatır, sen de oturur paşa paşa izlersin. İşte bir ülke için sanat, sanatçı bu derece önemlidir. Siz mecliste kapışmaya devam edin beyler! Atı alan Üsküdar’ı çoktan geçti!
Ben memleketimle ilgili “GEÇMİŞİN İZLERİ” filminde onurla ve gururla oynadım. Yapımcısı da şimdiki Cumhurbaşkanı Sayın Ersin Tatar’dı. Bir İngiliz gazetecinin yaşadığı gerçek olaylardan yola çıkılarak çekildi film. KKTC’nin yaşadığı bütün sıkıntılat anlatılıyor filmde. Üstelik bir İngiliz gazeteci gözünden. Bugün hala ne yazık ki filmin anlattıkları geçerli. Uluslararası arenada Türkçe altyazılı göstersinler filmi, hala dikkat çeker. Bütün bunları memleketim adına görünce üzülüyorum… Yazık…”