Basın-Sen Başkanı gazeteci Ali Kişmir aleyhine, “Askeri Suç ve Cezalar Yasası” kapsamında soruşturma açılarak, yargılanma süreci başlatılmasına tepki gösteren basın mensupları ve sivil toplum örgütleri saat 09.00’da Mahkemeler önünde toplandı.
Ağır ceza istemiyle yargılanacak olan Ali Kişmir’in bugün gerçekleşecek davası ertelendi.
Mahkeme öncesi Ali Kişmir’e destek belirtmek amacıyla bir araya gelen basın mensupları ve sivil toplum örgütleri eylem yaptı.
Kişmir’i desteklemek amacıyla toplanan sendika yetkilileri basına açıklamalarda bulundu.
“KIBRIS TÜRK TOPLUMUNUN İRADESİNE KİMSE ZİNCİR VURAMAZ!”
Basın-Sen adına konuşan Pınar Barut, ülkemizde yaratılmaya çalışılan düzenin Türkiye’deki düzenin aynısı olduğunu ifade ederek, seçimlere ve parti seçimlerine kadar müdahalelerde bulunulduğunun altını çizdi.
Basın-Sen adına yapılan açıklama şu şekilde:
“Bugün burada, özelde sadece kalemini oynattığı için 10 yıl hapisle yargılanması istenen Gazeteci Ali Kişmir ve Türkiye’ye “güvenlik” gerekçe gösterilerek alınmayan eski Milletvekillerinden, Barış Aktivisti Doktor Okan Dağlı için, genelde ise değerlerimizi ve özgürlüklerimizi savunmak için geldik.
Adı kurşunlama olaylarında geçen ancak Kıbrıs Türk makamlarına karşı hiçbir sorumluluk hissetmeyen, seçimlerimize, irademize, tercihlerimize müdahalenin başını çeken ve yaptığı hiçbir şeyin hesabı sorulmayan TC Lefkoşa Büyükelçisi aracılığıyla, Kıbrıs’ın kuzeyinde yaratılmak istenen düzen, tıpkı Türkiye’de yaratılan düzendir.
Önünde bulunduğumuz bu Mahkeme, ülkemizin gurur duyduğumuz bağımsız yargı organı olsa da, Türkiye’nin faşist hükümeti AKP ve başta UBP olmak üzere buradaki işbirlikçileri aracılığıyla, Kıbrıs Türk toplumu için adeta bir silah haline getirilmeye çalışılmaktadır.
Kendi ülkesindeki aydınları, gazetecileri, sanatçıları ve tüm muhalif kesimleri, ele geçirdiği hukuk sistemi sayesinde cezaevlerinde çürüten, davalar aracılığıyla korkutmaya, , itibarsızlaştırmaya ve susturmaya çalışan anti-demokratik Ankara yönetimi, tüm bu çağ dışı ve faşist uygulamalarını ülkemizde de yaygınlaştırmak ve “normal” hale getirmek için sistemli şekilde çalışmaktadır.
Bizler Türkiye’nin AKP iktidarından ibaret olmadığını bilerek, Türkiye halklarıyla kardeşlik duyguları, muhalif, aydın tüm kesimler ve ezilenlerle de dayanışma içinde olan insanlarız.
Seçimlerimize ve hatta parti kurultaylarına kadar açık müdahale etmekten çekinmeyen bu zihniyet, UBP desteğiyle düzenlediği sözde organizasyonlarla da müdahale alanlarını genişletmeye çalışmaktadır. Bunun son örneği de “Aile Çalıştayı” adı altında düzenlenen organizasyondur.
TC’den gelen kişilerce, bize nasıl aile olacağımızı, nasıl eş olacağımızı, nasıl anne-baba ve çocuk olacağımızı öğretmeye kalkacak kadar ileri gitmişlerdir.
İnsan hakları ve seyahat özgürlüğümüze darbe vurarak, Kıbrıslı Türkleri kapısından içeri almayan Ankara Hükümeti’nin karşısında, kıyı sınırları delik deşik edilen ve hiçbir araştırma, soruşturma yapmadan, katilleri, suikastçıları, sabıkalıları aramıza dolduran bir UBP Hükümeti bulunmaktadır.
Kendi ülkesinin ve toplumunun güvenliğini sağlayamayan, yaşam tarzını, kültürünü, basın ve ifade özgürlüğünü savunamayan, kendi vatandaşına yapılan faşist uygulamaların hesabını soramayan sözde iktidarlar, aslında sadece alt yönetiminin birer parçasıdırlar.
Kendi toplumuna sırt dönmüş ve kendi vatanına ihanet içinde olanlar bizler değil, işte tüm bunları yapanlara ortaklık eden ve göz yumanlardır.
Yargılanmak isteyen Ali Kişmir değil, tüm muhalefet bileşenleridir.
Türkiye kapılarından gönderilen Okan Dağlı değil, bu ülkenin barışının sesidir.
Biz karanlığa değil, aydınlığa ve ışığa bakan insanlarız.
Biz insan haklarının kusursuz şekilde uygulandığı, hukuk devleti ilkesinden taviz verilmediği topraklarda yaşamak istiyoruz.
Temel hak ve özgürlüklerimize kadar uzanan uygulamaları reddediyoruz!
Bizler sadece ifade özgürlüğünü kullanan, bunu kalemine, sözüne, müziğine, tuvaline, siyasetine ve sohbetine katan yurttaşlarız.
Bizim bayrağın arkasına saklayacak bir suçumuz, herhangi bir inancın arkasına saklayacak ayıbımız yoktur!
Sorun nettir;
“Barış” dememizi istemiyorlar,
“Basın ve ifade özgürlüğü” dememizi istemiyorlar,
“Yargı bağımsızlığı” dememizi istemiyorlar,
Yurdumuzun “tam bağımsız” olması talebini dillendirmemizi istemiyorlar,
Hele hele “Biat değil özgürlük” dememizi hiç istemiyorlar!
Tüm bunlar karşısında; başta Anayasa’daki “Geçici 10. Madde”nin kaldırılması, polisimizin sivilleşmesi, tüm kritik makam ve mevkilere Kıbrıslı Türklerin atanabilmesi, barış şarkılarının özgürce söylenebilmesi, ifade ve basın özgürlüğüne zeval gelmemesi için her alanda mücadele etmeye, konuşmaya, korkmadan ve cesaretle üstüne gitmeye devam edeceğiz.
Bir kez daha haykırıyoruz; Kıbrıs Türk toplumunun iradesine kimse zincir vuramaz!
TÜRKİYE GAZETECİLER SENDİKASI BAŞKANI: ELLERİNİZİ KIBRIS’TAN ÇEKİN
Türkiye Gazeteciler Sendikası Başkanı Mustafa Kuleli de mahkeme önünde açıklama yaptı.
Türkiye ve KKTC’de gazetecilere yapılan baskıları eleştiren Kuleli, “Ellerinizi Kıbrıs’tan çekin” vurgusu yaparak şunları kaydetti:
“Erdoğan hükümeti işini namusuyla yapan bütün gazetecilere yönelik baskı politikalarını Kıbrıs’a da ihraç etmeye çalışıyor.
Bu adanın güzel insanları doğru bildiğini söylemede geri adım atmayacaktır. Bu yolda Avrupa’daki ve Türkiye’deki gazeteciler Kıbrıs’taki meslektaşlarının yanındadır.
Kukla yönetimler, baskıcı zorba yönetimler birer birer devriliyor. Egemen olduğunuzu iddia ettiğiniz ülkenin yargısına ısmarlama dava veriyorsunuz.
Sayın Soylu, Türkiye insanını rezil ediyorsunuz! Ellerinizi Kıbrıs’tan çekin!