HP Genel Sekreteri Gülşah Sanver Manavoğlu, ülkedeki ekonomik krizin yönetilemediğini, vatandaşın sorunlarına gereken önemin verilmediğini söyleyerek hükümeti eleştirdi.
Başbakan Ersan Saner’in kurultayda istediği sonucu elde edebilmek için olumlu bir hava yaratmaya çalıştığını, inanmadığı şeyleri söylediğini anlatan Halkın Partisi (HP) Genel Sekreteri Gülşah Sanver Manavoğlu, Başbakan Yardımcısı, aynı zamanda Enerji ve Ekonomi Bakanı olan Erhan Arıklı’nın da süreci ve çıkmaza giren konuları yönetemediğini daha da düğümlediğini, yaptığı paylaşımlar ve söylemleriyle kutuplaşmaya neden olarak siyasi rant elde etmeye çalıştığını ifade etti.
Televizyon programına katılarak gündemin öne çıkan başlıklarını değerlendiren Manavoğlu, konuşmasını şu sözlerle sürdürdü:
“Şu an hükümetin yaptığı siyaset, bu ülkede olabilecek, bu halka yapılabilecek en kötü siyaset şeklidir. Sayın Arıklı’nın ‘1975 göçmenlerini Bakan olarak görmek istemiyorlar’ şeklindeki söylemi ülke insanını birbirine düşürmekten başka bir şey değildir. Kutuplaşma üzerinden menfaat elde edeceğini düşünen yanılır. Süreci yönetememesi, görevini gerektiği gibi yapamaması doğum yerinden kaynaklı değildir, yönetim kabiliyetinin olmamasıyla ilgilidir. Ortada bir başarı, düzgün bir yönetim olsa eleştiri de olmazdı.”
“YENİ ALINAN YAKITIN TEMİZ OLMASI, BİR ÖNCEKİNİN KİRLİ OLDUĞU VE ZEHİR SAÇTIĞI GERÇEĞİNİ ORTADAN KALDIRMAZ”
Elektrik Kurumu’na ihalesiz, doğrudan ve kirli akaryakıt alınmasıyla ilgili de konuşan Manavoğlu, yapılan tahlilin temiz çıktığına dair söylemlerin de ıslak imzalı belgeyle kanıtlanması gerektiğini belirtti.
İlk alınan kirli yakıtın çevreye ve çevre insanına zarar vermesi üzerine gelen tepkiler sonucunda sonraki alınan yakıtın farklı olabileceğini de sözlerine ekleyen Manavoğlu, KIBTEK’in içinden bir müdürün de yakıtın kirli olduğunu doğruladığını hatırlattı ve yeni alınan yakıtın temiz olmasının, bir öncekinin kirli ve zehir saçtığı gerçeğini ortadan kaldıramayacağını ifade etti.
“KÖTÜ YÖNETİMİ, MAĞDURA YATIP KUTUPLAŞMA ÜZERİNDEN ÖRTMEYE ÇALIŞMAK NAFİLE BİR ÇABADIR”
HP Genel Sekreteri, “Arıklı’nın yeni yakıt temiz olduğu için özür beklemesi anlaşılır bir şey değildir. Önceki getirilen yakıtın kirli olduğunu kurumun müdürü söylemişken bu beklenti basit bir yaklaşımdır. Ayrıca yeni yakıtın temiz olduğunun sözle beyan edilmesi ya da fotoğrafla gösterilmesi de yeterli değildir. İnanmak için ıslak imzalı mühürlü raporu görmek gerekir. Aksi halde bu sonuca da güvenmem. Diğer yandan, eğer ilk yakıtın kirli ve limit üstü olması nedeniyle olay çıkmasaydı, belki de ikinci, üçüncü defa yine kirli ve ucuz yakıt alınmaya devam edilecekti. Birileri de belki de bundan rant sağlayacaktı. Küçük rakamlardan değil, 110 milyon TL’lik bir rakamdan bahsediyoruz. Bunu doğru yönetmek şarttır. Yönetemeyip mağdura yatmak, köken ve kutuplaşma üzerinden yapılanları örtmeye çalışmak nafile bir çabadır. Popülizm yaparak o koltuğa oturduğunu ve hiçbir şey yapamadığını bütün halk gördü” diye konuştu.
“KKTC’NİN KURUMLARINI BY-PASS ETMEK ÖZGÜVEN SORUNU YARATIYOR”
Külliye projesi mimarına vatandaşlık verilmesi konusunun sorulması üzerine HP Genel Sekreteri, mevzuata göre yerli bir mimarın imzası olmadan proje yapılamadığı için hükümetin, Türkiye’den gelen mimara vatandaşlık verme yoluna gittiğini söyledi. Kurumların ve kendi mimar-mühendislerimizin by-pass edilmesinin KKTC açısından özgüven sorununa yol açtığını belirten Manavoğlu, şu sözlerle açıklamasını sürdürdü:
“Türkiye Cumhuriyeti altyapı çalışmalarına hibe desteğini sürdürüyor. Bu altyapılar için mimar ve mühendisler gerekiyor. Buradaki şartlar Türkiye’yle aynı değil. Ülkemizdeki mevzuata göre projelendirme yapıldığında sorun çıkma olasılığı da düşüyor. Mimar ve Mühendisler Odası’nın tavizsiz çalışması sonucunda sağlıklı sağlam binalar yapılıyor. Eski yollara baktığımızda çok daha sağlam olduğunu görürüz çünkü denetimleri bizim Karayolları Daire’miz, mühendislerimiz yapardı. Son zamanlarda altyapı yatırımlarında bizim mühendislerimizin by-pass edilmesi, aslında para verip yatırım yapan Türkiye’ye de bir mağduriyet yaratıyor. Ciddi paralar harcanıyor ama işler olması gereken kalitede olmuyor. Bizim kurumlarımızın devreye girmesi önemlidir. Kurumlarımız siyasi rant sağlayacak şekilde değil, iş bitirici olmak için devreye girmelidir. Kurumlarımızın devre dışı kalması KKTC için özgüven noktasında da sıkıntıya neden oluyor. Yerli bir mimarın imzası olmadan proje yapılamayacak olması vatandaş yapılmasını sağladı. KKTC’den bir mimar projeye dahil edilebilir ve onun imzasıyla işler yürütülebilirdi.”