Halkın Partisi (HP) Genel Başkanı Kudret Özersay, Kıbrıs Rum tarafının güven yaratıcı önlem olarak Kapalı Maraş’ın BM kontrolüne verilmesi ve Mağusa limanının AB yönetiminde, Ercan Havalimanı’nın ise BM yönetiminde uluslararası seyahate açılması önerisini değerlendirerek, “Bu işin doğrusu limana karşı Maraş değil, limana karşı limandır” dedi.
Özersay, “Mağusa limanı zaten uluslararası seyahate açıktır ama buradan AB ülkelerine doğrudan ticaret yapılması ile Ercan Havalimanı’ndan doğrudan uçuş yapılması karşılığında Türkiye hava sahası ile deniz ve hava limanlarının Kıbrıs Rum gemi ve uçaklarına açılması konusunun birlikte ela alınabilir” ifadelerini kullandı.
“REDDETTİK DEMEK MARİFET DEĞİL, KARŞI ÖNERİ YAPMAK LAZIM”
Özersay, “Rum tarafının henüz resmi olarak Kıbrıs Türk tarafına iletilmediği anlaşılan önerisi mevcut haliyle tabi ki kabul edilemez ancak reddettik demek ve orada durmak bir marifet değildir, karşı öneri yapmak gerekir” dedi.
Özersay, “Kıbrıs Türk tarafı adına Cumhurbaşkanlığının bu konuda proaktif bir diplomasi ortaya koyarak inisiyatif alarak karşı öneri sunması, bu düşünceyi halkımızın menfaatlerini de düşünerek şekillendirmesi ve dengeli ve adil bir hale getirecek diplomatik bir girişim yapması gerekir” diye konuştu.
Özersay, bunun dengeli ve adil bir güven yaratıcı önlem olabilmesi için limana karşı Maraş değil, “limana karşı liman” olarak şekillendirilmesi gerektiğine inandığını, Türkiye ziyaretlerinde Rum tarafının önerisinin neden kabul edilemez olduğunu anlatmanın yeterli olmadığını ve ülkeye bir faydası olmayacağını, önemli olanın Kıbrıs Türk halkına nefes aldıracak karşı öneriler yapmak olduğunu vurguladı.
“KIBRIS TÜRK HALKININ DA YARARINA OLACAK DAHA ADİL BİR KARŞI ÖNERİ”
HP Genel Başkanı Özersay, Kıbrıs Türk halkının da yararına olacak çok daha dengeli, çok daha adil bir güven yaratıcı önlem olarak “limana karşı liman” yaklaşımının değişen şartlarda daha gerçekçi olduğuna dikkat çekerek “1990’lı yıllarda Maraş ile Lefkoşa havalimanı arasında bir bağlantı kurularak bir GYÖ ortaya konulmuştu ancak artık hem Maraş açısından hem de Lefkoşa havalimanı açısından koşullar köklü şekilde değişmiştir” dedi. 1980li yıllarda Türkiye tarafından alınan bir kararla Türk limanlarının Rum gemilerine tam da Kıbrıs Türk halkına uygulanan izolasyonlara tepki olarak kapatıldığını, dolayısıyla limana karşı liman yaklaşımının, yürürlüğe konulma mantığı açısından da kendi içinde benzerliği olan unsurlar arasında bir pazarlık yapılması şeklinde daha doğru olacağına dikkat çeken Özersay “Kapalı Maraş’ın nitelik itibariyle limanlar konusundan farklı olduğu aşikardır” dedi.
Özersay, böyle bir güven yaratıcı önlem düşüncesinin aynı niteliğe sahip unsurlar arasında bir denge kurularak yapılması gerektiğine dikkat çekerek, “bu nedenle bu pakette Kapalı Maraş’ın BM kontrolüne verilmesi bugünün değişen koşullarında makul ya da uygulanabilir değildir. Bunun yerine Mağusa limanı ve Ercan’da sağlanacak açılımlar karşılığında Kıbrıs Rum gemi ve uçaklarına Türk deniz limanı ve hava limanlarından bazılarının açılması ve Türk hava sahasının açılması düşünülebilir” diyerek Mağusa limanının AB kontrolünde değil AB ile bazı konularda standart uyumuna gidilmesi yaklaşımının daha doğru olacağına, aynı durumun Ercan için de geçerli olacağına dikkat çekti.
ÖZERSAY, CUMHURBAŞKANLIĞINA SESLENDİ: “PROAKTİF OLUN, LİMANLARA DAİR KARŞI ÖNERİDE BULUNUN, KIBRIS TÜRKÜ’NE NEFES ALDIRACAK GİRİŞİMLER YAPIN”
Kıbrıs Rum tarafının Kapalı Maraş’ın açılması konusunda Türk tarafına yaptırım uygulatarak başarıya ulaşamayacağını gördüğünü ve bir nevi bu konuda politikasını değiştirme kararı aldığını, ancak güven yaratıcı önlemlerin karşı tarafı “yenmek” için değil iki taraf arasında ilişkileri iyileştirmek ve karşılıklı güveni oluşturmak için kullanılabileceğini anımsatan Özersay “Rum tarafı önce GYÖ’lerin mantığını anlamlı ve yaptırımla yapamadığını, yani Türk tarafının Maraş açılımını bertaraf etmeyi, GYÖ ile elde edemeyeceğini bilmelidir çünkü bu tür önlemlerin başarısı karşılıklı olarak iyi niyetin varlığıyla mümkündür” ifadelerini kullandı. Özersay öte yandan Kıbrıs Türk tarafını temsil eden Cumhurbaşkanlığı’na da seslenerek “Rum tarafı bu önerilerini dillendiriyor ve İsviçre’deki konuşma notunda da buna sadece değinmiş belli ki resmi somut ve kapsamlı bir öneride bulunmamış. Bu öneriler bu haliyle tabi ki kabul edilebilir değildir ancak reddetmek yerine Kıbrıs Türk halkının menfaatine olacak şekilde karşı öneriler geliştirmek Cumhurbaşkanı sayın Tatar’ın görevidir. Proaktif diplomasi bunu gerektirir” ifadelerini kullandı.