Konumuz Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği, yani KTTB…
KTTB Yasasının 4. maddesine göre KKTC’de; “Mesleğiyle ilgili Odaya kayıtlı olmayan kişiler, tabip veya diş tabibi olarak meslek icra edemez.”.
KTTB’nin amaçlarının yazılı olduğu 6. maddede ise “… Üyelerinin maddi ve manevi hak ve çıkarlarını korumak” ile “…ilgili yasaların uygulanmasında mesleğin ve meslektaşların hak ve çıkarlarını koruma” yer almaktadır.
Bunlar burada dursun. Şimdi sizlere bir olay anlatayım.
Bir özel hastane KTTB’ne bir dilekçe vererek Türkiye’den bir Plastik cerrahi uzmanı getirteceklerini ve bu doktorun bir hastayı ameliyat edeceğini, bunun için de izin istenildiğini yazılı olarak bildirmiş. KTTB de “hastanenizde göreve yeni başlayan bir plastik cerrahi profesörü zaten mevcut” diyerek bu talebi reddetmiş. Özel hastane bu red yanıtına rağmen ilgili doktoru getirtmiş, gelen doktor da hastayı ameliyat etmiş. Ancak tüm evraklara hastayı ameliyat eden kişi olarak özel hastanede kadrolu olarak çalışan plastik cerrahın ismi yazılmış. Ameliyat sırasında ve sonrasında bol bol fotoğraflar çekilmiş ancak bu fotoğrafların dışarıya sızdırılmaması için herkes sıkı bir şekilde uyarılmış.
Özel hastanenin KTTB’nin kararını “umursamaması”, KTTB açısında sindirimi zor bir olay olması gerekiyordu. Ama olmadı, kolayca sindirildi. Ancak ne yazık ki daha kötüsü de var. Yukarıda anlatılan ameliyatta hastaya anestezi veren doktor, halen Kıbrıs Türk Tabipleri Odası başkanı.
Yani yasa ile kendisine “üyelerinin hak ve çıkarlarını koruma” görevi verilmiş kurumun (Tabip Odasının) başkanı, yasal olmayan işlerin gerçekleşmesine aracılık ediyor. Bilerek ya da bilmeyerek olması olayı suç olmaktan çıkarmaz.
Bitmedi….
Bu olay tarafımca yazılı olarak KTTB’ne bildirildi. Normal şartlarda böyle bir şikayet dilekçesi geldiğinde, yani yasal olmayan bir uygulama bildirildiğinde ilk yapılması gereken iş; olayın adli mercilere bildirip “suç emarelerinin” tespitinin yapılması olmalıydı. Yani görevli polislerle gidilip kamera kayıtlarının bir örneği alınmalı, çalışanların ifadelerine baş vurulmalı ve hatta ameliyat edilen hastanın bilgisine baş vurulmalıydı.
Oysa ne yapıldı?
KTTB, bana olayın tarihini, yerini ve şahitlerin iletişim bilgilerini sordu. Oysa olayın tarihi belli (izin için dilekçe verilmiş), kurum belli (dilekçe vermiş), şahitler belli (o tarihte ameliyathanede görevli tüm personel). İş yapmaya niyeti olmayan KTTB, varsa deliller ortadan kaldırılsın dercesine verdiğim dilekçeyi özel hastaneye ve ismi üzerinden ameliyat yapılan doktora gönderdi. Bir anlamda “hakkınızda şikayet var, acilen delilleri yok edin” diye yazı yazmış gibi oldular.
Sonuç mu?
Özel hastane ve ismi üzerinden ameliyat yapılan doktor, her şeyi inkar etmiş ve ameliyatı hastanede görevli doktorun yaptığını yazmışlar. Tabip Odası başkanı da benzer doğrultuda ifade vermiş. Yani anlayacağınız olay kapatılacaktır.
Başımıza ne geliyorsa “kol kırılır, yen içinde kalır” anlayışından gelmektedir.
Benim ve mesleğimin hak ve çıkarlarını korumayan, koruyamayan bu kuruma, mesleğimi yapabilmek için 2023 yılı için 5.425 TL ödeyerek üyeliğimi sürdürmek zorundayım. Böyle bir zorunluluk niye var? Yasa ile gelen yasa ile gidemez mi?
Ne demişti Aleksandr Soljenitsin?
“YALAN SÖYLEDİKLERİNİ BİLİYORUZ.
YALAN SÖYLEDİKLERİNİ BİLİYORLAR.
YALAN SÖYLEDİKLERİNİ BİLDİĞİMİZİ BİLİYORLAR.
YALAN SÖYLEDİKLERİNİ BİLDİĞİMİZİ BİLDİKLERİNİ BİLİYORUZ.
AMA HALA YALAN SÖYLÜYORLAR.”