Serkan Soyalan yazdı: Ölümsüz Yüzler
İstanbul’da Beyoğlu’nda Yapı Kredi Kültür Sanat’ın, 1’inci katında bulunan Yapı Kredi Müzesi’nin ev sahipliğini yaptığı “Ölümsüz Yüzler” sergisini, büyük bir ilgi ile ziyaret ettim.
16 Mayıs’ta kapılarını açan bu sergi, 27 Kasım’a kadar ziyaret edilebilecek.
İstanbul Arkeoloji Müzeleri ve Sadberk Hanım Müzesi koleksiyonlarından seçilen mermer heykeltıraşlık eserlerin sergilendiği müzede, sergilenen eserler, hükümdar, tanrı/tanrıça ve kahraman betimleri olmak üzere üç ana grupta sunuluyor.
Sergiyi ziyaret ederken, gözümden kaçmayan bir diğer detay da, mitolojik karakterler ve gerçek kişilerin yanı sıra sanat eserleriyle ölümsüzleşen yontucu ve darpçıların da hikâyesi anlatılıyor.
Tabii bu serginin mimarlarından da söz etmek gerekiyor;
Küratörlüğünü Nihat Tekdemir, koordinatörlüğünü ise Derya Sayın’ın yaptığı serginin bilimsel danışmanı Buket Akçay Güven. Serginin tasarımı ise Sergikur’a ait.
***
Müzedeki eserleri gezerken Yunan mitolojisinde aşk tanrıçası Afrodit’in önünde uzunca durdum, düşündüm.
Beden ve ruh aşkını birbirinden ayıran Antik Yunanlar, Afrodit adında iki tanrıçaya sahiplerdi: Afroditlerin biri, “beden aşkı” tanrıçası, diğeri ise “ruh aşkı” idi.
Köpüklerden doğan işveli, cilveli ve gönül alıcı Afrodit, oğlu Eros ile yüzlerce yıllardır, mitolojik inançlarda gönülleri fethediyor.
***
Yine Hermes vardı sergide…
Zeus ve Maia’nın oğlu, tanrıların en kurnazı, tanrıların en hızlısı…
Üstün nitelikleri olan Hermes, efsaneye göre daha bir günlükken ayağa kalkar, beşiğinden çıkar, kaplumbağa kabuğundan yaptığı bir liri çalıp ondan çıkan seslerle eğlenir. Bir gün kırlarda dolaşırken tanrı Apollon’un koruması altındaki inekleri çalar. Apollon olayı öğrenince çok kızar; cezalandırılması için Hermes’i kolundan tutup Zeus’a götürür. Ne var ki, Hermes’in lirinden çıkan sesler Zeus’u ve Apollon’u büyüler. Zeus, cezalandıracağı yerde Hermes’e kanatlı bir başlıkla bir çift ayakkabı vererek onu tanrıların habercisi yapar.
***
İstanbul’da Yapı Kredi Kültür Sanat’tan çıkarken, bu güzel sergilerin ülkemize gelememesine, buralara taşınmamasına bir kez daha yandım. “Keşke”lerle adımladım, İstiklâl’i usumda “Ölümsüz Yüzler”le…