Serkan Soyalan yazdı: Santa Maria Draperis Kilisesi
Santa Maria Draperis ya da Meryem Ana Draperis Kilisesi’ne dik merdivenlerden binerek vardık.
Bu kilise, İstanbul’da Grande Rue de Pera’da, yani İstiklal Caddesi’nde bulunan bir Latin Katolik kilisesidir.
1584’te inşa edilen bu kilise, İstanbul’un en eski faal kiliselerindendir.
Kilisenin özelliklerine geçmeden, tarihe bir bakalım; 1453’te İstanbul’un Osmanlılar tarafından fethinden birkaç ay önce, Selvili Padovalı Aziz Antonio kilisesi, Haliç’in güney şeridine (-ki o zamanlar Venedikli tüccarların Konstantinopolis merkeziydi) Fransiskenler tarafından Sirkeci’de inşa edildi.
Fethin ardından ise burayı Fransiskenler terk etmeye zorlandılar ve 1584’e kadar birkaç kere yer değiştirdikten sonra bu tarihte Galata’nın Mumhane mahallesine taşındılar. Burada Levantin bir kadın olan Klara Maria Draperis onlara bir ev ve küçük bir şapel bağışladı.
Şapelin sunağı tahtadan yapılmış Bakire Meryem heykeliyle süslenmişti.
Şapel 1660 yılında tamamen yandığında bu heykel Draperis ailesinin bir bireyi tarafından kurtarıldı.
Yapı yangında tamamen yandığı için dönemin Osmanlı kanunlarına dayanarak devlet arsaya el koydu. Bu sebeple Fransiskenler Sultan’dan Firmandan izin istediler fakat neticede kilise tekrar yapılsa dahi 1663’te yıkıldı. Bu olaydan sonra Fransiskenler bölgeden ayrılıp Pera’nın üstünde Dörtyol denen bölgeye taşındılar.
Burada 1678 tarihinde bir kilise daha inşa ettiler fakat 1697’de yanan kilise 1727’deki depremle tamamen yıkıldı.
1767’de tekrar yanan yapı, 1769’da beşinci kez tekrar inşa edilmiş oldu. Her musibetten sağlam çıkan Bakire Meryem heykeli ise günümüze kadar ulaştı.
Günümüzde bu kilise, Sent Antuan Kilisesi ve Aziz Petrus ve Pavlus Kilisesi ile birlikte Levanten meydanındaki 3 Roma Katolik Kilisesi’nden biridir.
19 Yüzyıl boyunca Santa Maria Draperis Kilisesi ya da diğer adıyla Aziz Meryem Kilisesi bölgenin en prestijli kilisesi oldu.
Kilisenin mimarisine baktığımızda ise, İstiklal Caddesi sonunda yokuş aşağı inen merdivenleri izlediğinizde yapının girişi neoklasik tarzda olduğunu görmekteyiz.
Ziyaretçilerini, duvarda bir oyuk içinde Bakire Meryem heykeli karşılar.
Yapı dikdörtgen planlı olup üzeri beşik tonoz ile örtülmüştür ve 1874 tarihinde işlenen 3 nef ile bezelidir.
Kilisede caddeden görünmeyen bir de çan kulesi vardır.
1772 yılında sunak, İtalya’nın Carrara kentinden gelen pembe mermer ile bezenmiş ve Draperis ailesinin verdiği heykelle süslenmiştir. Venedik Sanat Okulu’ndan alınan 4 resim de sunağı süslemektedir.
Kiliseye girdikten sonra sağda kalan ilk resim 1873’te Bakire Meryem Ana, iki Fransisken aziz ile resmedilmiştir. İkinci resim Assisi’li Françesko’nın stigmatayı La Verna’da almasını temsilendir. Girişin diğer tarafında Aziz Roch ile ilerisinde Meryem Ana ve İsa’nın Yusuf’un ölümünde yanında oluşu görülmektedir.
Haç yolu, Padovalı Aziz Antonio heykeli ve vaftizhanedeki duvar resmi, Fransisken Peder Alberto Farina tarafından 1959 yılında yapılmıştır.
Apsisteki iki vitray Alman ekolüne aittir ve Assisili Francesco ve Azize Klarayı temsil eder.
Kilisenin içinde, 18 ve 19 yüzyıllardan (çoğu İtalyanca veya Latince) birkaç yazıtlı mezar taşı, zengin Levanten ailelerini, kilisenin hayırseverlerini, piskoposları ve Konstantinopolis’teki Avrupa uluslarının konsoloslarını hatırlatır.
Yazımızın sonunda Fransiskenlerin nereden geldiğine de bakalım:
Gençlik dönemlerinin ilk yarısını sahip olduğu sınıfsal karakterin verdiği rahatlıkla savruk ve eğlence düşkünü bir halde yaşar Fransua. Bu hayat biçimi askere gitmesiyle değişecek ve geriye bambaşka birisi olarak dönecektir.
Askere gittiğinde esir alınan Fransua bir yıl kadar yaşadığı bu hayat sonrası yeni düşünceler edinmiş hayata olan bakışı değişmişti. Tutsaklık yıllarında yaşadığı yalnızlığı evine döndükten sonrada devam ettirdi.
Bir gün yaşadığı yerde bulunan bir tepedeki kiliseye gider. Yıkılmaya yüz tutmuş bu kilisede mistik bir olay yaşadığını söyleyerek aşağıya iner. Anlattığına göre duası sırasında, haç üzerindeki İsa Peygamber kendisiyle konuşmuş ve kiliseyi yeniden yapmasını istemiştir.
Fransua bu inancı yerine getirir. Babasının mallarını satma pahasına da olsa kiliseyi onarmaya başlar. Bu babasını öfkelendirecek fakat Fransua’yı durduramayacaktı.
İsa Peygamber yoksuldu ve Fransua’da onun peşinden gitmenin onun gibi olmaktan geçtiğini düşünmektedir.
Fransua’nın bu çağrılarına kulak verenlerin sayısının artmasıyla birlikte yeni bir tarikat doğar. Fransua’nın peşinden gittikleri için “Fransiskenler” adı konur bu tarikata.