Serkan Soyalan yazdı:“Kaplumbağa Terbiyecisi”nin peşinde
Türk ressam Osman Hamdi Bey’i, “Kaplumbağa Terbiyecisi” eseriyle tanırız. Sadece ressam kimliği yoktur Osman Hamdi Bey’in, o bir arkeologdur, müzecidir, Kadıköy’ün ilk belediye başkanıdır.
Sakız Adası’ndan ufak yaşta evlatlık olarak gelen Rum asıllı Osmanlı sadrazamlarından İbrahim Ethem Paşa’nın oğlu olan Osman Hamdi Bey, Osmanlı tarihindeki ilk Türk arkeoloğu olarak da kabul edilir. En önemli arkeolojik kazısı 1887-1888’de gerçekleştirildiği Lübnan’daki Sayda Kral Mezarlığı kazılardır. Bu kazılar sırasında dünyaca
ünlü İskender Lahdi’ni bulmuştur.
Osman Hamdi Bey, İstanbul Arkeoloji Müzesi’nin 29 yıl müdürlüğünü yapmış ve müzeyi dünyanın sayılı müzeleri arasına ekletmiştir.
Bunun yanında günümüzde varlığını Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi olarak da sürdüren Sanayi-i Nefise Mekteb-i Alisi’nin de kurucusudur.
Osman Bey’in çok yönlü yetişmesinde öncelikle ailesi rol oynamıştır. Babası Sadrazam İbrahim Ethem Paşa gibi kendisi de öğrenimini Avrupa’da görme fırsatı bulmuştur.
Osman Hamdi, ilkokul öğreniminin ardından, 1856 yılında Maarif-i Adliye okuluna başladı. Daha 16 yaşındayken yaptığı kara kalem resimlerle çevresinin dikkatini çekti. Babası ile birlikte gittiği Viyana’da, müze ve sergilerle ilgilendi.
Oğullarının yurt dışında öğrenim görmesini isteyen babası onu birkaç yıl sonra hukuk öğrenimi için Paris’e gönderdi. Paris’te kaldığı 12 yıl boyunca hukuk öğrenimini sürdürürken o dönemin ünlü ressamlarından olan Jean-Léon Gérôme ve Boulanger’in atölyelerinde çıraklık yaparak iyi bir resim eğitimi aldı. Onun Paris’te bulunduğu dönemde Osmanlı Devleti resim öğrenimi için Şeker Ahmet Paşa ve Süleyman Seyyid’i Paris’e göndermişti. Bu üç kişi, Türk resim sanatının ilk kuşağını oluşturdu.
Osman Hamdi Bey, 1867 Paris Dünya Sergisi’ne bugün nerede oldukları bilinmeyen “Çingenelerin Molası”, “Pusuda Zeybek “ve “Zeybeğin Ölümü” adlı üç yapıtını gönderdi.
Paris’te tanışıp evlendiği Marie adlı eşi ile 10 yıl evli kaldı, Fatma ve Hayriye adlı iki kızları oldu.
Suna ve İnan Kıraç Vakfı Koleksiyonu’nda Osman Hamdi Bey eserlerini görmek için gittik Pera Müzesi’ne.
Pera Müzesi’nin Sevgi ve Erdoğan Gönül Galerisi’nde Osman Hamdi Bey’e ayrılan bu özel bölüm, Suna ve İnan Kıraç Vakfı Oryantalist Resim Koleksiyonu’nda yer alan yapıtlarıyla, tutkunu olduğu resim sanatıyla ilişkisinin farklı yönlerini sergileyen örnekler sunuyor.
Ayrıca “Osman Hamdi Bey’in Dünyasına Yolculuk: Sanal Gerçeklik Deneyimi” ile sanatçının tarihsel veriler doğrultusunda kurgulanmış çalışma ortamını ziyaret etme ve “Kaplumbağa Terbiyecisi” resminin içinde etkileşimli bir gezintiye çıkma imkânı vererek, bu çok yönlü kişiliği bir kez daha selamlıyor.
Burada “Kaplumbağa Terbiyecisi” resmine de ayrı bir paragraf açmamız gerekiyor.
Günümüzde “Kaplumbağa Terbiyecisi” olarak bilinen eser ilk olarak 1906’nın 1 Mayıs günü Paris Grand Palais’de açılan, Fransız Sanatçılar Derneği’nin (Societe des Aristes Françis) düzenlediği salon sergisinde “L’homme aux Tortues” (Kaplumbağalı Adam), sergiye ait katalogların birindeyse İngilizce adı kısaca “Tortoises” (Kaplumbağalar) olarak anılmıştır.
Osman Hamdi Bey, resmin yapılışından 37 yıl önce Bağdat’tayken babasına yazdığı bir mektupta Tour de Monde dergisinin eline geçen sayısını zevkle okuduğunu belirterek teşekkür eder. Derginin ilgili sayısında Aime Humbert adındaki İsviçreli diplomatın Japonya’da gördüklerini anlattığı bir makalesi de yer almakta, genellikle Koreli olduğu belirtilen kaplumbağa terbiyecilerinden söz edilmektedir. Terbiyecilerin küçük bir davulla çaldıkları ritim eşliğinde kaplumbağalara sıra halinde yürümeyi, alçak bir masanın üstünde üst üste dizilmeyi öğrettiklerini anlatan metne bu etkinliği betimleyen bir gravür de eşlik eder.Söz konusu makale ve gravürün Osman Hamdi Bey’e eseri için ilk fikri verdiği düşünülebilir.
Meraklısına bir dip not verecek olursak, yönetmenliğini Umut Hacıfevzioğlu’nun yaptığı ve senaryosunu Emre Caner’in yaptığı “Kaplumbağa Terbiyecisi” belgeseli izlenmeli ve Prof. Drç Edhem Eldem’in küratörlüğünde yayımlanan “Nazlı’nın Defteri, Osman Hamdi Bey’in Çevresi” kitabı da okunmalı.
Pera’da Osman Hamdi Bey’in eserlerini gezerken, tarihsel bir yolculuğa çıkarak, kendimizi oryantalist bir serüvenin içinde bulduk. Döneminin usta elinin fırça darbeleri arasındaki zaman yolculuğumuzda, günümüz resminin ne kadar o dönemin gerisinde olduğunu bir kez daha fark ettik.