Somali’de kuraklık ve kıtlık: Sadece hayatta kalmak istiyorum
“Onu 10 gün boyunca taşıdım. Yolun kenarına bırakmak zorunda kaldık. Gömecek takatimiz yoktu. Sırtlanların yaklaştığını duyabiliyorduk” diye devam ediyor.
50 yaşındaki Habiba Mohamud bir eliyle bir parça ipi tutarken “Üzerimde hiçbir şey getirmedim. Evde bir şey kalmadı. Sığırlar öldü. Tarlalar kurudu” diyor ve asla köyüne geri dönmeyeceğini kabul ediyor.
İklim değişikliğiyle iyice güç kazanan, ardı ardına gelen kuraklıklar, Afrika Boynuzu’nda yüzyıllardır süren kırsal yaşam biçimini sona erdirme tehdidi oluşturuyor.
Diğer yeni gelenler gibi Habiba da dallardan, ip parçalarından ve bulabildikleri karton ve plastik örtülerle ailesi için bir çadır yapmaya çalışıyor ve gecenin ayazı vurmadan önce çadırı bitirmeyi umuyor. Ancak bunları yaptıktan sonra, beş çocuğu için yiyecek ve tıbbi yardım aramaya çıkabilir.
Kentin başlıca hastanesinde Dr. Abdullahi Yusuf, yatakların arasında dolaşıp, küçük, güçten düşmüş hastalarını kontrol ediyor. Çocukların çoğu iki ay ila 3 yaş arasında.
Hepsinde ciddi yetersiz beslenme var. Bazıları zatürre ve yeni kızamık salgınıyla da mücadele ediyor.
Küçüklerin çok azının ağlayabilecek gücü var. Bazılarının cildinde ciddi yaralar var. Ciltleri çok ağır açlık vakalarında görülen şişlikler nedeniyle çatlamış.
Dr. Abdullahi, ağlayan iki yaşındaki bir çocuğa damar yolu açmaya çalışan ekibini izlerken “Birçoğu hastaneye ulaşamadan ölüyor” diyor.
Somalili yetkililer ve uluslararası kuruluşlar, ülkenin güneybatısında yaklaşan açlığa aylardır dikkat çekmeye çalışırken, Dr. Abdullahi, hastanesinin çocuklar için besleyici ek gıdalar da dahil birçok malzemeyi bulmakta sıkıntı yaşadığını aktarıyor.
Doktor, görünür öfkesiyle “Bazen malzeme bulamıyoruz. Dehşet verici, çünkü insanlar ölüyor ve biz onlara destek olamıyoruz. Yerel yönetimimiz bu durumla başa çıkamadı. Kuraklık ve evlerinden olan ailelerin gelişi için planlama yapılmadı” diyor.
Yerel yönetimden bir bakan, bazı alanlarda yetersiz kaldıklarını kabul ediyor.
Güneybatı Eyaleti İnsani İşler Bakanı Nasir Arush, Baidoa’daki kamplardan birine yaptığı kısa ziyaret sırasında “Şu andakinden daha hızlı, daha isabetli ve daha etkili olmalıyız” diyor.
Ancak daha fazla uluslararası yardımın büyük öneme sahip olduğunu da vurguluyor.
“Gereken yardımı almazsak, yüzbinlerce insan ölecek. Şu anda yaptığımız şeyleri üç ay önce yapmalıydık. Yavaş kaldık. Hızla bir şeyler yapılmazsa, bu bölgede felaket bir durum yaşanacak” diyor.
Genelde bulunması zor verilere ve sıklıkla siyasi mülahazalara dayanan “resmen açlık ilan etme” süreci karmaşık olabiliyor.
İngiltere’nin Mogadişu Büyükelçisi Kate Foster bunun “özünde teknik bir süreç” olduğunu söylüyor.
Foster 2011’deki kuraklıkta “260 bin ölümün yarısının açlık ilan edilmeden önce gerçekleştiğine” dikkat çekiyor.
Somali’nin uluslararası toplumdan yardım bulma çabalarına önderlik eden Cumhurbaşkanlığı temsilcisi, ABD hükümetine ve özellikle de geçtiğimiz günlerde sağladığı fona teşekkür etti ve “bize umut verdi” dedi.
Ancak Abdirahman Abdishakur, daha fazla yardım alınmazsa, ülkenin bir kısmında yaşanan krizin çabucak kontrolden çıkabileceği uyarısında bulundu.
Abdishakur “Alarm zillerini çalıyorduk. Ancak uluslararası toplumun yanıtı yeterli değildi” diyor.
Kanada’nın Toronto kentindeki bir aktarma sırasında telefonla konuştuğumuz Abdishakur “Açlık tahmin ediliyordu. Somali’nin bazı yerlerinde, bazı noktalarında çoktan başlamıştı. Ancak hâl felaket düzeyindeki bir açlığı engelleyebiliriz” ifadelerini kullanıyor.
Kadınlar kaçıyor, erkekler geride kalıyor
Tahminler değişse de son birkaç ayda Baidoa’nın nüfusu dört katına çıkıp, 800 bine yükseldi.
Kenti ziyaret eden herhangi biri, çarpıcı bir gerçeği hızla fark edebiliyor; şehre yeni gelen yetişkinlerin neredeyse hepsi kadın.
Somali savaşta bir ülke. Çatışmalar merkezi yönetimin 30 yıl önce çökmesinin ardından farklı görünümlerde devam ediyor ve ülkenin her kesimini etkilemeyi sürdürüyor. Erkekleri, bir dizi silahlı grup adına savaşmak için ailelerinden kopartıyor.
Baidoa’ya ulaşanların çoğu gibi, Hadija Abukar, radikal İslamcı örgüt Eş Şebab tarafından kontrol edilen bölgelerden kaçmış.
Baidoa’daki küçük bir hastanede yatan hasta çocuğunun yanında otururken “Şimdi bile ailenin geri kalanından telefonlar geliyor. Hükümet ve Eş Şebab arasında çatışmalar var. Akrabalarım kaçtı ve ormanda saklanıyor” diyor.
Diğer kadınlar, eşlerinin ve yaşı büyük erkek çocuklarının militanların kontrol ettiği bölgeleri terk etmesinin engellendiğini ve yıllarca örgütün kendilerini haraca bağladığını anlatıyor.
Baidoa’nın kendisi Eş Şebab’ın kuşatması altında değil. Ancak yine de sığınmak için tehlikeli bir bölge. Uluslararası yardım kuruluşları ve yabancı gazeteciler yoğun güvenlik olmadan dolaşamıyor ve şehir sınırları dışına seyahat de çok tehlikeli bulunuyor.
Orta ve Güney Somali’de Birleşmiş Milletler Çocuk Fonu UNICEF’in direktörlüğünü yapan Charles Nzuke “Kuşatma altında bir nüfus söz konusu. Bazen umutsuzluğa kapılıyorsunuz” diyor.
Bazı tahminlere göre, şu andaki kuraklıktan etkilenenlerin yarısından fazlası Eş Şebab’ın denetimindeki yerlerde. Terör örgütü ilan edilen grupların faydalanabileceği yerlere yardım yapılmasını engelleyen sıkı Amerikan kuralları, birçok umutsuz topluluğa ulaşma çabalarını daha da karmaşıklaştırdı.
Ancak uluslararası kuruluşlar ve Somali makamları, yardımlara erişimi artırmak için küçük, yerel ortaklarıyla çalışıyor ve şimdi de havadan gıda yardımı atılmasını değerlendiriliyorlar.
Yine de adının yazılmaması şartıyla konuşan bir yardım görevlisi, gıda ya da para yardımının Eş Şebab’ın eline geçmesini önlemeyi garanti etmenin neredeyse imkansız olduğunu vurguluyor. Görevli “Saf olmayalım, Eş Şebab neredeyse her şeyden vergi alıyor, nakit yardımlardan bile” diyor.
Yıllar geçtikçe örgüt, sadece şiddet ve yıldırma alanında değil, yolsuzlukla ünlü ülkede adalet dağıtmak gibi bir şöhret de kazandı.
Baidoa yakınındaki en az dört köyde örgütün, kent sakinlerinin ve hatta Mogadişu ve ötesinden gelen insanların iş ve toprak anlaşmazlıklarını çözmek için başvurduğu Şeriat mahkemeleri olduğu belirtiliyor.
Daha kuzeybatıda, Eş Şebab’a karşı yerel toplulukların ve aşiret milislerinin başlattığı ve merkezi hükümetin de büyük destek verdiği isyan, örgütün onlarca kasaba ve köyden çıkartılmasını beraberinde getirdi.
Askeri başarılar iyimserliği artırsa da, bunun açlıkla mücadeleye yardımcı olup olmayacağı net değil.
Yerel Bakan Nasir Arush “Yardımcı olabilir de, olmayabilir de. Bence daha çok sivilin yerlerinden olmasına yol açacak. Ya da hükümet daha çok alanı özgürleştirecek ve daha çok insan yardımlara erişebilecek” diyor.
Onyıllarca süren savaşın ve ihmalin izlerini taşıyan, Baidoa’nın dar sokaklarında, pirinç gibi temel gıda maddelerinin fiyatları son bir ayda iki katına çıktı. Birçok kişi kuraklığı suçlarken, bazıları sorunu daha da uzaklarda arıyor.
38 yaşındaki Shukri Moalim Ali, kurumuş kuyusu ve sebze bahçesinin üzerinden yürürken “Un, şeker, yağ, hepsi aynı oranda arttı. Bazen öğün atlamak zorunda kalıyoruz. Rusya ve Ukrayna arasındaki savaşı duydum. İnsanlar bunun sorunun temeli olduğunu söylüyor” diyor.
Bölgede, daha derin ve yaygın bir açlığı önlemek başlıca odak noktası olsa da, Somali’nin yeni hükümeti ileriye de bakıp, gelecekteki yaşamsal sorunları çözmeye çalışıyor.
Abdirrahman Abdishakur “Kuraklığa çare bulmak, Eş Şebab’la savaşmak ve uluslararası iklim adaleti fonuna erişim sağlamak zor bir görev” diyor.
“Genç bir nüfusumuz var, büyük bir diasporamız ve girişim kabiliyetlerimiz var. Bu bize umut veriyor. Bu zor bir mücadele ama başka şansımız yok.”