Taşkent şehitleri, bugün düzenlenen törenle anıldı.

Cumhurbaşkanı Tatar törendeki konuşmasında, geçmişi ve şehitleri hiçbir zaman unutmayacaklarını, onları kalplerinin bir köşesinde her zaman hatırlayacaklarını söyledi.

Taşkent Şehitler Anıtı'nda düzenlenen törene, Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Cumhuriyet Meclisi Başkanı Ziya Öztürkler, Türkiye Cumhuriyeti Lefkoşa Büyükelçisi Ali Murat Başçeri, Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri Komutanı Tümgeneral Sebahattin Kılınç, Güvenlik Kuvvetleri Komutanı Tümgeneral Osman Aytaç, Ana Muhalefet Cumhuriyetçi Türk Partisi Genel Başkanı Tufan Erhürman, bazı bakanlar, milletvekilleri, kurum, dernek, siyasi parti temsilcileri, askeri erkan ve şehit aileleri katıldı.

Mobil denetim aracı İskele bölgesinde denetim yaptı
Mobil denetim aracı İskele bölgesinde denetim yaptı
İçeriği Görüntüle

Tören protokol sırasına göre çelenklerin Taşkent Şehitler Anıtı'na sunulmasıyla başladı. Ardından saygı duruşu, saygı atışı ve İstiklal Marşı ile bayraklar göndere çekildi.

Törende, Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Şehit Aileleri ve Malul Gaziler Derneği Başkanı Gürsel Benan ve Taşkent Şehit Aileleri Derneği Başkanı Erdinç Erdağlı konuşma yaptı.

Tören şehitlik ziyaretiyle sona erdi.

Tatar: “Bizim için her zaman dönüm noktası olan, 20 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış Harekatı”

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, konuşmasında 1955’lerden bu yana Kıbrıs’ta yaşanan katliamlara değinerek, bu süre içerisinde bütün dünyanın bu vahşete seyirci kaldığını söyledi.

“Bizim için her zaman dönüm noktası olan ve bizleri yeniden hayata kavuşturan, 20 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış Harekatı…” diyen Tatar, Barış Harekatı’ndan sonra Kıbrıs’ta bir anlaşmanın bulunabilmesi için çok gayret gösterildiğini dile getirdi.

Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş’ın bir anlaşma için çok gayret sarf ettiğini belirten Tatar, Türkiye Cumhuriyeti’nin de kendilerine her zaman yol gösterdiğini kaydetti.

“Netice itibariyle hiçbir anlaşmaya varılamadı. Karşı taraftaki zihniyet, bizleri bu adadan yok etmek, burayı Yunanistan’a bağlamak istiyordu.” diyen Tatar, Taşkent, Tatlısu ve Terazi’de olduğu gibi bu cinayetleri işleyenlerin resmi kayıtlara göre polis ve asker olduğunu dile getirdi.

"Huzur ve güven içerisinde hep birlikte yaşayabiliyorsak, bunu şehitlerimize borçluyuz”

“Bunlar, tarihe cezalandırılmamış cinayetler olarak geçmiştir. Çünkü Rum idaresi, bunların cezalandırılması için hiçbir işlem yapmamıştır. Bu onların bir utancıdır. Burada yaşananlar, dünyanın çok az yerinde yaşanan bir barbarlık ve insanlık suçuydu.” ifadelerini kullanan Tatar, medeniyeti savunan bir zihniyetin bunlara seyirci kalmasının asla kabul edilemez olduğunu söyledi.

Gazze’de ve dünyanın farklı bölgelerinde yaşananlara değinen Tatar, hala daha mazlumların ezildiği ve dünyanın bunlara seyirci kaldığı bir anlayışın egemen olduğunu ifade etti.

Şehitleri rahmet ve minnetle anan, gazilere şükranlarını sunan Tatar, “Bugün burada, huzur ve güven içerisinde hep birlikte yaşayabiliyorsak, bunu şehitlerimize borçluyuz.” dedi.

“Eğer bir anlaşma olacaksa mutlak surette iki devletin işbirliği, Anavatan Türkiye’nin garantörlüğünün devamı ve Türk askerinin caydırıcı bir güç olarak adadaki varlığı, bizlerin kırmızı çizgileridir.” diyen Tatar, geçmişi ve şehitleri hiçbir zaman unutmayacaklarını, onları kalplerinin bir köşesinde her zaman hatırlayacaklarını belirtti.

Benan: “Bugün, unutmadığımızı haykırmak, unutturmak isteyenlere karşı gerçeğin sesini yükseltmek için buradayız”

Şehit Aileleri ve Malul Gaziler Derneği Başkanı Gürsel Benan da, “Bugün burada, yüreklerimizde derin acılarla; ama başımız dik, vicdanımız uyanık olarak, 15 Ağustos 1974'te Taşkent, Terazi ve Tatlısu köylerinde yaşanan insanlık dışı katliamları anmak için toplandık.” dedi.

Taşkent, Terazi ve Tatlısu köylerinde yaşananların sıradan bir çatışmanın parçası, bir savaşın yan etkisi olmadığını söyleyen Benan, o gün yaşananların Birleşmiş Milletler askerlerinin gözleri önünde, sadece Türk oldukları için yok edilmeye çalışılan bir halkın, bir milletin ve bir medeniyetin çığlığı olduğunu kaydetti.

“Bugün, unutmadığımızı haykırmak, unutturmak isteyenlere karşı gerçeğin sesini yükseltmek için buradayız.” diyen Benan, o kara günde, bu köylerde yaşayan insanların barış içinde ve umutla yaşarken, bir anda silah sesleriyle yıkıldıklarını belirtti.

“Silahsız, savunmasız insanlarımız, dünyadan koparıldılar. Kurşuna dizildiler, toplu mezarlara atıldılar. Bu bir savaş değildi. Bu, bir soykırımdı. Bu, insanlık onurunun hiçe sayıldığı, tarihin en kara lekelerinden biriydi.” diyen Benan, o gün katledilenin sadece bedenler değil bir köyün hafızası, bir halkın umudu ve bir milletin vicdanı olduğunu söyledi.

Benan, Kıbrıs Türk halkının Türkiye Cumhuriyeti'nin sarsılmaz desteğiyle, egemenliğini ve bağımsızlığını sürdürdüğünü kaydetti.

“Şehitlerimize olan borcumuz sadece onları anmak değil; uğruna can verdikleri değerlere sahip çıkmak, adada iki eşit halkın varlığını tanımak ve kalıcı barışı sağlamak için çalışmaktır.” şeklinde konuşan Benan, geçmişi asla unutmayacaklarını vurguladı.

Benan, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları, Toplum Lideri Dr. Fazıl Küçük, Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş ile şehitleri anarak konuşmasına son verdi.

Erdağlı

Taşkent Şehit Aileleri Derneği Başkanı Erdinç Erdağlı da bugünün hem Taşkent şehitlerinin hayattan koparılışlarının hem de Kıbrıs Türkü’ne özgürlüğü getiren Kıbrıs Barış Harekatı’nın 51’inci yıl dönümü olduğunu dile getirdi.

“İçimizde, bir taraftan özgürlüğe kavuşmanın sevinci, diğer taraftan da yakınlarımızı kaybetmenin derin acısını yaşıyoruz.” diyen Erdağlı, o günleri yaşayanların hafızalarından asla silinmeyen acı hatıraların canlandığı 15 Ağustos 1974’ü yeniden yaşadıklarını kaydetti.

15 Ağustos 1974 günü Taşkent’te yaşananlara da değinen Erdağlı, “Esir alınan insanlarımızı, sabah saat 10.00 civarında 45 kişilik ilk grubu, öğleden sonra saat 14.00 sıralarında ise geriye kalan 38 kişilik ikinci grubu otobüslere bindirip, ailelerinin çaresiz bakışları arasında alıp götürdüler. Bu, onları son görüşümüz oldu.” dedi.

Sonrasında yaşananların götürülen ilk esir grubu içerisinde yer alan ve sağ kurtulan Suat Kafadar isimli köylüden öğrenildiğini belirten Erdağlı, katliamı soruşturmak ve olay yerine araştırma yapmak için giden BM yetkililerinin, Rum otoriterlerce bölgeye sokulmadıklarını söyledi.

Rum yönetiminin katliamlarla ilgili sorumluluk üstlenmediğini dile getiren Erdağlı, aradan geçen uzun bir karartma ve inkar döneminden sonra şehitlerin kalıntılarına yaklaşık 40 yıl sonra ulaşılabildiğini ancak iki şehidin kalıntılarına hala ulaşılamadığını ifade etti.