Umut Öksüz: Sürecin beni ve çevremi mağdur etmesine artık izin vermeyeceğim
Tarafına yapılan itham ile mahkemede sorgulanan ve savcılığın halen dosya üzerinde çatıştığı konu ile 6 aydır mağdur olan Dr.Ecz.Umut Öksüz suskunluğunu bozdu.
Bir kadın tarafından yapılan şikayet ile sorgulanan aynı zamanda Eczacılar Birliği Başkanı da olan Umut Öksüz şu açıklamayı yaptı:
”32 yıllık ömrüme neler sığdırdığımı buraya yazarak değerli zamanınızı almayacağım çünkü 32 yıllık ömrümün çok büyük bir kısmını zaten kamuoyunun önünde geçirdim.
“Bu yazıyı yazmamın benim için ne kadar zor olduğu” klişesine de girmeyeceğim çünkü “iğrenç basit hesaplarıyla, kendi bencil ideallerinin kılavuzluğunda, sessizliğinizi basamak olarak görerek üstünüze basmaktan zevk alan insanları görmek/tanımak” inanın çok daha zor.
Bugüne kadar yargı sürecine olan saygımdan sustum; ama sürecin beni, sevdiklerimi ve çevremi mağdur etmesine artık izin vermeyeceğim!
Evet…
Bundan 6 ay önce “başına böyle bir olay gelecek” deselerdi; değil ben, söyleyen de inanmazdı! Çünkü yetiştiriliş tarzım, büyüdüğüm ortam ve inandıklarım; iddia edilen olaya muadil konuların her zaman karşısında olmamı öğretti, sağladı…
Gelelim son 6 aydır benim ve ailemin hayatını alt üst eden; çevremi derinden üzen, tahkikat ve yargıya olan saygım nedeni ile konuşmadığım; konuşmadığım için suçlandığım konuya…
İddia edilen olayın ardından 2 gün sonra mağdur olduğunu dile getiren şahıs polis karakoluna giderek sadece ilgili şahıstan şikâyetçi olmuştur. Şikâyet günü tarafıma herhangi bir şikâyet gelmediği gibi, avukatım ile birlikte tanık olarak gönüllü ifade vermek için tam bir gün boyunca ilgili tahkikat polisi ne denli ısrarcı olduğumuza şahittir.
Başlangıçta tarafıma herhangi bir şikâyeti olmayan mağdur olduğunu dile getiren şahıs, sonradan tarafımdan şikayetçi olmuştur.
Peki tarafıma yapılan suçlama nedir? Tarafıma yapılan suçlama, soruşturulan mesele feri fail maddesi ile sınırlı olup, dosyada başka HERHANGİ BİR suçlama yoktur.
Tarafıma yapılan itham ile birlikte gönlüm ve vicdanım rahat olarak bir an evvel dosyanın savcılığa ulaşıp ismimin aklanması için ilk günden itibaren avukatım ile birlikte polisimizin ve mahkemenin kapısını aşındıran TEK TARAF olduğumu kamuoyuna gönül rahatlığıyla dile getiririm.
Açıkça söylüyorum ki; tam 6 aydır verdiğimiz mücadeleye polisimiz ve mahkemelerimiz bire bir şahittir.
6 ay boyunca teminata bağlanarak kimliğim, pasaportum ve telefonum polistedir. Sosyal medya hesaplarıma erişme imkânım Facebook çift kimlik doğrulama prosedüründen dolayı henüz daha mümkün olmamıştır.
Peki tüm bu süre zarfını kısaca özetleyecek ve de şahsıma yapılan ithamın “soruşturulan mesele feri fail maddesi ile sınırlı” olduğunu göz önünde bulundurursak tarafıma gerçekleştirilen tutarsız ve iftira beyanatlar, mağdur olduğunu iddia eden kişinin şahsım nezdinde amacını apaçık belli ettiğinin ispatıdır.
• Mağdur olduğunu iddia eden şahıs bir gazeteye verdiği röportajında kendisini 7 senedir tanıdığımı iddia etmektedir. Son 6 aydır şahsımı tutarsız beyanatlarla ve türlü iftiralarla itham eden biri nasıl olur da 7 yıllık bir tanışıklıktan bahseder? İddia ettiği gibi biriysem, bunu 7. sene mi anlamıştır? Kaldı ki, öyle bir birebir tanışmamız olmamıştır.
• Olaydan 6 ay sonra mağdur olduğunu iddia eden kişinin ilk basın demeci 24 Ocak Salı günü savcılık tarafından çağırıldığımız güne denk gelmiş olması tesadüf müdür?
Bu konuda ne savcılıkta ne de polisimizde herhangi bir sızıntı veya mağdur olduğunu iddia eden kişinin etkisi olduğunu hiç düşünmedik. Düşünmek de istemiyoruz.
Ama, akabinde yine 26 Ocak Perşembe günü yine savcılık tarafından çağrıldığımızda sosyal medya haberlerinin dozajı o gün de yine artmıştır.
30 Ocak Pazartesi günü tekrar savcılık tarafından çağrıldığımızda ise mağdur olduğunu iddia eden kişinin sosyal medyada yer alan videoları her nedense yine bir önceki gün basına servis edilmiştir. Tüm bunların net bir şekilde tesadüf olmadığını, aksine kamuoyu önünde tarafımı bilinçli bir şekilde hedef alarak, şahsımı itibarsızlaştırma niyetinde olduğunun ispatıdır.
Yine de altını çizmek isteriz ki gerek polisimiz gerekse savcılığımızın “tarafsızlık ilkesi” çerçevesinde olmasına rağmen, ilgili şahıs ve çevresi tarafından baskı altına alınmaya çalışılarak soruşturma ve karar merciine müdahale edilmeye çalışılması, karar merciini doğrudan şaşmasına sebep olmayacağına tüm inancımız tamdır.
Ve KKTC Bağımsız Mahkemelerinin ve yargıçlarının yargıda tek yetkili hüküm verici olduğunun altını çizeriz.
Gelelim şikâyet konusuna…
• Polise verilen ilk şikâyette tarafımızdan şikâyetçi olunmamış, fakat ilk şikâyetin ertesi günü kendisi sonradan bir şikâyet yaparak tarafımızı şikâyet etmiştir. Peki bu bir günde ne olmuştur? Bunu elbette biz bilemeyiz ama mağdur olduğunu iddia eden şahıs basına verdiği bir demeçte polisin yardımıyla kendisine “şikâyetçi ol” denildiği, başka bir basın organında ise polis müdürü ’nün yönlendirmesi ile şikâyetçi oldurulduğunu söylemiştir. Bu ifadeler çelişkilerle dolu şuurdan yoksun ifadelerdir.
• Tarafıma yapılan suçlamaya vesile olan YURT DIŞINA KAÇIŞINA YARDIMCI olduğum konusuna açıkça değinmek isterim.
Benden yaşça büyük, burada her türlü mesleki ve sosyal çevresi olan, Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşı olan birisi Güney Kıbrıs’a geçmek için neden benim yardımıma ihtiyaç duysun ki?
Bununla da kalmayarak, açıkça söylüyorum ki tarafımdan ilgili kişiye Güney Kıbrıs’a gitmesi için hiçbir yardım veyahut telkinim bulunmamaktadır. Kaldı ki, kişinin Güney Kıbrıs’a nasıl gittiği, ne ile gittiği açık bir şekilde polis raporlarında var iken, neden ısrarla kamuoyunda tarafıma bu yönde yalan ithamlar gerçekleştirilmektedir.
Bu konu ile ilgili Mağdur olduğunu iddia eden şahıs ilgili polis müdürlüğünü de girişim yapmamakla ve iade talebinde bulunmamakla suçlamıştır.
Polis Genel Müdürlüğü 1 Şubat 2023 tarihinde yaptığı açıklamada ilgili şahsın iade talebinde bulunulduğunu belirtmiş ve Güney Kıbrıs Rum Yönetiminden gerekli yanıtı aldığının açıklamasını yapmıştır. Böylece Polis Genel Müdürlüğü ilgili şahsın GKRY tarafından istenmediği iddialarının asılsız olduğunu ortaya koymuştur.
Bu noktada, gerçekler ortadayken ilgili şahsın mesnetsiz suçlamalar yaparken ne kadar şuursuz ve iftira hedefli olduğunun bir başka göstergesidir.
• Mağdur olduğunu iddia eden şahıs kendisinin Avustralya’ya gitmesini beklediğimizi iddia da etmiştir. Net şekilde söylüyorum, tarafımızca ilgili şahsa ne direk olarak ne de dolaylı olarak tek bir söylem gerçekleştirilmemiştir. Hatta kendisini bu süreç içerisinde adada kalarak yargı sürecinin sonlanıncaya dek takipçisi olmasını davet ediyorum.
• Mağdur olduğunu iddia eden şahıs, kendisine açık çek teklif ettiğimi de öne sürmektedir. Önceleri böyle bir iddiası yokken, 6 ay sonra bu iddiayı da gündeme getirmiştir.
İddia sahibi bu kadar belirgin bir durumu 6 ay sonra mı hatırlamıştır?
Ettiği onlarca iftira gibi mesnetsiz olan bu iftirayı da 6 ay sonra beni karalamak için uydurduğu bir diğer husustur.
• Tüm bunlar yetmemiş gibi; yine olayın ilk gününden bugüne kadar var olmayan, içkisine ilaç katıldığı iddiasını gündeme getirerek, kamuoyu önünde toplumsal mağduriyet algısı yaratma çabasını artırmaya çalışarak kabul edilemez bir iftira daha atmıştır.
Bu 6 ay sonra beni karalamak için uydurduğu bir diğer mesnetsiz çirkin bir iftiradır.
• İlgili şahıs tüm iftiralarına ek olarak da şahsımın olayı örtbas edip dosyanın tozlu raflar arasında kalmasını sağladığımı iddia ederek, savcılığımızı ve polisimizi de zan altında bırakmıştır. Kaldı ki bu konuda Polis Genel Müdürlüğümüz mağdur olduğunu iddia eden şahıs tarafından kendilerine yöneltilen ithamları “kamuoyunu hatalı ve yönlendirilmiş haberler” olarak niteleyerek, cevabını da vermiştir.
• Benim için tutarsız beyanatlardan, iftiralardan ve bilinçli karalamalardan daha acısı ise 2 adet fotoğraf karesi olmuştur.
Birincisi Özel gereksinimli çocuklara 2 sene boyunca gönüllü olarak eğitmenlik yaparak, hayatlarında ilk defa sahne aldıkları halk dansları gösterisi fotoğrafıdır. Kendini mağdur rolüne büründüren şahıs iftiralarına Özel gereksinimli çocukları bile alet edecek kadar gözü dönmüşlüğün hezeyanı içindedir.
İkinci fotoğraf yöneticisi olduğum spor kulübümde, sorumluları olduğum sporcularımın görsellerini kullanarak çocuklar üzerinden şahsıma gerçekleştirdiği saldırıdır. Burada da tekrardan çocukları çirkin iftiralarına alet etmesi yine bir şuursuzluk örneğidir.
• Mağdur olduğunu iddia eden şahıs, “nedense” kişisel facebook sayfasından şahsımı henüz daha silmemiş ve 24 Ocak gününden bu yana şahsımı etiketleyerek şahsımı karalayan paylaşımlar yapmaktadır. Bununla da kalmamış instagram hesabından şahsımı “tecavüzcü” olarak ima etmiş ve yurt dışından tehdit mesajları almamıza neden olmuştur.
• Paylaşılan videolardan dolayı kız kardeşime ve anneme direkt olarak ağıza alınmayacak küfürler ve hakaretlerle saldırılar başlamıştır.
• Yalan yanlış beyanlara dozaj artırılarak devam etmiş, dosyanın savcılığa gitmesi ile birlikte polisimize ve savcılığımıza sistemli baskı yapmak arzusu da manidardır. Yaptığı dengesiz ve asılsız ithamlara son olarak, dosyanın savcılığa ulaştırılmasıyla birlikte tarafıma yaptığı baskının yönünü an itibariyle savcılığımıza ve polisimize de döndürmüştür. Savcılık ve polisimiz de şahittir ki, süreci etkileyecek tek bir girişimimiz olmadığı gibi tek mücadelemiz dosyanın savcılığa bir an önce ulaşması için olmuştur.
Umut Öksüz olarak gerek aile terbiyem gerekse de eğitimim ne polisimize ne de savcılığa müdahale etmek gibi bir hadsizliğe yeltenmeye müsait olmamakla birlikte, ilgili kurumlarımızın tamamı da buna şahittir.
Bu verdiğim örnekler AVUKAT nezdindeki savunma dosyamızın içerisinde geçen itibar suikastının sadece BİRKAÇ örneğidir.
Bizler bu süre zarfında dosyayı mahkemeye intikal etmesi için mücadele eden tek taraf olduk ve tarafımıza gelen tüm saldırılara göğüs gerdik. Çünkü ADALETE ve haklılığımıza güvendik.
Bugüne kadar binlerce insan ile çalıştım ve binlerce insanın hayatına dokundum.
Eğer niyet benim karakterimi öğrenmek ise beni tanıyan herkesten teyit alınabilir.
Bu süreçte de her türlü haksız saldırıya rağmen dik durabilmişsem, bu insanların bana güveni ve yanımda olmaları sayesindedir.
Dün de, bugün de bu zor süreç içinde de alnımız açık, başımız dik durduk. Bugüne kadar susmuşsak; tahkikatın selameti ve adaletin yerini bulması adına susmuşuzdur. Fakat biz sustukça iftiraların dozu artmış, bilinçli bir linç kampanyası başlatılmıştır.
Bu nedenle belirtmek isterim ki; alnımız yarın da açık, başımız yarın da dik durarak konuşacağız.
Ailem, sosyal çevrem, sosyal çalışmalarım ve de mesleğim bu süreç içerisinde ilgili şahıs ve çevresi tarafından itibarsızlaştırma amacı ile çok ciddi saldırıya uğramıştır.
Bu vesile ile bazı kesimlerin sosyal medyada başlattığı Kıbrıs Türk Eczacılar Birliği Başkanlığından istifa etmem gerektiği konusuna da açıklık getirmem gerekiyor.
Ne benim, ne de yönetim kurulunun hiç bir çıkar beklemeden, tamamen gönüllü bir şekilde, deyim yerinde ise “yapılmayanları yaparak” gayet başarılı bir dönem geçiriyoruz; geçirmeye de devam edeceğiz.
Yukarda da söylediğim gibi biz kendimizden emin, alnımız açık, başımız dik olduğumuz yerdeyiz; buradayız!
Avukatımdan tarafıma iletilen net bilgi doğrultusunda şu an BENİM SUÇLU OLDUĞUMA, SUÇLANABİLECEĞİME veya ALEYHİMDE DAVA İKAME EDİLEBİLECEĞİNE dair dosya içerisinde herhangi bir somut delilin OLMADIĞIDIR!
Bu doğrultuda yaşamış olduğum mağduriyet anayasal düzeydedir. Alttaki anayasa maddelerindeki haklarımdan dolan ciddi mağduriyet yaşadığım açıktır.
Kişi dokunulmazlığı
Madde 14.(4) Kişinin şeref ve haysiyeti dokunulmazdır. Herkes buna saygı göstermek ve korumakla yükümlüdür.
Cezaların Yasal ve Kişisel Olması ve Sanık Hakları
Madde 18(4) Bir suçtan sanık herkes, suçluluğu yasaya uygun olarak ispat edilinceye kadar suçsuz sayılır
Haberleşme Özgürlüğü
Madde 21(1) Herkes, haberleşme özgürlüğüne sahiptir. (2)Haberleşmenin gizliliği esastır. Yasanın gösterdiği durumlarda mahkeme veya yargıç tarafından yasaya uygun olarak verilmiş bir karar olmadıkça, bu gizliliğe dokunulamaz.
Özel Hayatın Gizliliği
Madde 19 Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir
Gezi ve Yerleşme Özgürlüğü
Madde 22 (1)Her yurttaş, gezi özgürlüğüne sahiptir (3)Her yurttaş, yurda girme ve çıkma özgürlüğüne sahiptir.
Bu konuda çok hayrete düştüğüm bir nokta “masumiyet karinesi” ve “aklanma hakkı” gibi hukukun temel ilkeleri ortadayken, bazı siyasi kişilerin şahsıma yapılan iftira ve karalamalara vesile olacak şekilde açıklamalar yapmış olmalarıdır.
Yargı kararı sonucunda, süreç içerisinde aleyhime organize şekilde çalışan kişilerin tespitinin ispatlı bir şekilde yapıldığını beyan eder, tarafıma gerçekleştirilen yalan ve iftiralar karşısında hukuk önünde en sert biçimde hakkımı arayacağımı buradan belirtirim.
Bu basın açıklaması kapsamına girmeyen, mağdur olduğunu iddia eden kişiyi de büyük bir gaflet içinde tarafıma yönlendiren olay ve kişileri de açıklayacağımı belirtmek isterim.
Son olarak, kendilerini “ilerici, aydın, yapıcı ve birleştirici” olarak topluma tanıtan; ancak “ayrıştırmayı ve kavgayı” ara öğün, “kaosu” ana öğün olarak görüp, bundan beslenen arkadaşlara da birkaç sözüm olacak…
Saat 08.00’de eczanesini açan, normal günlerde saat 17.30’da, nöbetçi olduğu zaman saat 24.00’da kapatan, Kıbrıs Türk Eczacılar Birliği Başkanı olarak haftada bir toplantılarına katılan, ülkenin içinde bulunduğu ilaç krizi nasıl giderilebilir diye sol yanınızdaki arkadaşlarınız veya Milletvekilleri ile birçok toplantılarda bulunan birine ulaşmak çok da zor olmasa gerek…
Dirsek temasında olduğunuz gazetelerle birlikte oynamaya çalıştığınız tek kale maçınızdan sıkıldığınızda beni istediğiniz an bulabilirsiniz. Süreç içerisinde de haberleri basına servis etmeden arayarak konunun detayını soran basın mensuplarına da teşekkürü bir borç bilirim.”
Saygılarımla
Dr. Ecz. Umut ÖKSÜZ