Başbakan Ünal Üstel, Kıbrıs Rum liderliğinin, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin egemenlik alanı içerisinde gerçekleştirilen tamamen yasal ve meşru adli işlemleri “planlı ve provokatif bir eylem” olarak tanımlaması ile ilgili bir açıklama yaptı...
Başbakan Ünal Üstel'in açıklaması şöyle;
“Kıbrıs Rum liderliğinin, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin egemenlik alanı içerisinde gerçekleştirilen tamamen yasal ve meşru adli işlemleri “planlı ve provokatif bir eylem” olarak tanımlaması, ciddiyetten uzak, siyasi bir manipülasyondan ibarettir. Söz konusu şahıslar, KKTC sınırları içinde yasaları ihlal ettikleri gerekçesiyle, hukuk devleti ilkeleri çerçevesinde yargı önüne çıkarılmıştır. Hiç kimsenin etnik kökeni ya da siyasi aidiyeti, hukukun üstünde değildir.
KKTC polisinin titizlikle yürüttüğü başarılı operasyonun ardından elde edilen deliller doğrultusunda adli süreç başlatılmış, soruşturmalar derinleştirilmiş ve ilgili şahıslar hakkında yasal tutuklama kararları alınmıştır. Tüm süreç, hukuk devleti prensipleri içinde, bağımsız ve tarafsız yargı denetiminde yürütülmektedir.
Kıbrıs Rum yönetimi nasıl kendi hukuk sistemini ve mahkemelerini tanıyor ve uyguluyorsa, aynı şekilde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin de tanınmış, işler bir hukuk sistemi ve bağımsız yargı organları vardır. Bu gerçeklik, kimsenin keyfine göre yok sayılamaz. KKTC mahkemeleri, anayasal teminat altındaki bağımsızlığıyla kararlarını verir ve hiçbir dış müdahaleyi kabul etmez.
Rum yönetimi, bir yandan barış ve uzlaşı söylemlerinde bulunurken diğer yandan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti topraklarında yasa dışı faaliyetlerde bulunan bireyleri “kurban” gibi sunarak hem BM Genel Sekreteri’nin başlattığı diplomatik süreci sabote etmekte, hem de toplumlararası güvensizliği körüklemektedir. Bu iki yüzlü tutum, esasen geçmişten bu yana süregelen Rum maksimalist anlayışın yeni bir tezahürüdür.
Kıbrıs Rum tarafı, “insan hakları” ve “uluslararası hukuk” gibi kavramları yalnızca siyasi çıkarlarına hizmet edecek şekilde araçsallaştırmaktan vazgeçmelidir. Eğer Rum yönetimi samimi ise, 1974’ten bu yana binlerce Kıbrıslı Türk’ün mülkiyet hakkını, siyasi iradesini ve insani ihtiyaçlarını sistematik biçimde ihlal eden politikalarını izaha kavuşturmalıdır.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, kendi topraklarında hukuk ve kamu düzenini sağlamak adına gerekli tüm yasal adımları atmaya devam edecek; hiçbir dış baskıya veya propaganda kampanyasına boyun eğmeyecektir. Uluslararası toplum da, Rum tarafının her fırsatta yaptığı bu tür tek taraflı ve provokatif açıklamaların perde arkasını görmekle yükümlüdür.
Bu vesileyle bir kez daha hatırlatmak isteriz:
Kıbrıs meselesinin çözümü, karşılıklı saygı ve egemenlik haklarının tanınmasıyla mümkündür. KKTC, kendi halkının güvenliği, hukukun üstünlüğü ve toplumsal düzenin korunması için gerekli tüm adımları atmaktan asla çekinmeyecektir.
Uluslararası toplum ise, olayları çarpıtarak aktaran ve her fırsatta tek taraflı suçlamalarla diplomatik süreci baltalayan Rum tarafının gerçek niyetini görmeli; bölgesel istikrar için tarafsız ve ilkesel bir tutum takınmalıdır.
Kıbrıs Rum yönetimi, “hukuk” adına konuşmadan önce karşısında kurumsallaşmış, bağımsız bir yargı sistemi olan bir devlet bulunduğunu unutmamalıdır. KKTC, kendi hukuk düzeni içinde suçla etkin mücadele yürütmeye ve kamu güvenliğini sağlamaya kararlılıkla devam edecektir."