- Binaların sayısı, durumu ve alt yapı da dahil tüm envanter çalışması güncellenip bitirildiğinde, atılacak adımlar bu bilimsel veriler dikkate alınarak şekillendirilecekti; DAÜ ile bu konuda protokol imzaladık çalışmayı başlattık, bitirilmesini beklemeden, ellerinde ne var ne yok bilmeden paldır küldür Maraş’ı seçim için açma yoluna gittiler. DAÜ raporu bitirip sundu ama atılacak adımlar o rapordaki verilere göre yani BİLİMSEL TEMELDE OLMADI.
- Önce uluslararası alanda bir diplomasi seferberliği başlatılacak, başta BM Güvenlik Konseyi daimi üyesi ülkeler olmak üzere New York ve bazı ülke başkentlerine ziyaretler yapılacak ve dünyaya kapalı Maraş açılımı ile ne yapmak istediğimiz net şekilde anlatılacaktı. Görevde olduğumuz dönemde bunun ilk adımlarını atabildiğimiz için Güvenlik Konseyi açıklaması dışında yeni bir Konsey kararıyla karşı karşıya kalmadık. Ancak dünyaya bunu anlatma konusunu sonradan rafa kaldırdıkları ve bunu dikkate almadan alelacele Maraş’ı açma sevdasına kapıldıkları için bugün halen daha uluslararası örgüt temsilcileri ve yabancı ülke büyükelçileri Kıbrıs Türk tarafının tam olarak ne yapmaya çalıştığını, bunun mantığının ne olduğunu ve bunun ne oranda haklı olup olmadığını anlayabilmiş değildirler çünkü Kıbrıs Türk tarafının görevde bulunan temsilcileri de tam olarak anlamadılar ki anlatabilsinler…Bizlere yaptıkları ziyaretlerde yabancı diplomatların sordukları sorulara baktığım zaman, bu konuda ciddi bir başarısızlık olduğunu düşünüyorum.
- Gerekli yasal altyapı hazırlanıp yasalarda değişiklik yapılacaktı. Neden peki? Çünkü Kıbrıslı Rumların bireysel olarak TMK’ya başvurmalarını (ve tazminat, iade ve takas almaları) mümkün kılan yasa ile Devletin Kıbrıslı Türk bireylere veya şirketlere kiraladığı malları, 1974 öncesi tapuda kayıtlı mal sahiplerinden satın almasını ve bunu TMK üzerinden kayıt yaptırmasını mümkün kılan yasa geçmişte tarafımızdan yapılmıştı. ANCAK eksik olan bir konuda daha düzenleme yapılması gerekiyordu. Bireyler veya şirketler arasında (bir Kıbrıslı Türk iş insanı ile Kıbrıslı Rum iş insanı ya da şirketi arasında mal alım-satımının TMK üzerinden yapılmasını mümkün kılacak bir düzenleme eksikti. Bunun yapılmasını beklemeden ve üstelik de 2020’de Maraş adımı attıktan sonra üzerinden üç sene geçmiş olmasına rağmen bu yasal düzenlemeyi de yapmadan oturup beklediler, ‘gımıldamadılar’ ve sürekli her ay basına beylik içi boş açıklamalar yaparak günleri, ayları ve yılları boşa harcadılar. Şimdi de “bir yasa yapmak lazım” diyorlar. “E yapsaydın ya? Tutan mı vardı seni?” Bu hazırlığı yapıp ona göre açalım dediğimizde dinlemediğiniz gibi, Maraş açıldıktan sonra da bu yasal düzenlemeleri yapmadığınız için şimdi bu türden ikili akitler ortaya çıkınca ne yapacağınızı BİLEMEDİNİZ, BOCALADINIZ uzunca bir süre AÇIKLAMA DAHİ YAPAMADINIZ. Konuya hakim olmadığınız, sürecin sizin kontrolünüzde olmadığı ve hazırlıksız olduğunuz gün gibi ortaya çıktı.
- Askeri bölge statüsünün kaldırılması adımını da tam anlamıyla SAVSAKLADINIZ. Sadece sembolik küçük bir alanın askeri bölge statüsünü kaldırdınız. Oysa bu adımı atmadığınız sürece, orası askeri bölge kaldığı sürece TMK’ya bireyler başvursa bile (ki başvuranlar var) o konuda HİÇ BİR İLERLEME kaydetmeniz mümkün değildir, sadece tazminat ödeyebilirsiniz ama oranın eski sakinlerinin oraya dönmesini, oraya yatırım yapmasını, orada ekonomik canlılık yaşanmasını, hatta onlardan bu malları satın alabilecek olan Kıbrıslı Türklerin ya da şirketlerinin de bu malları kullanmasını, geliştirmesini, oraya ekonomik bir canlılık getirmesini SAĞLAYAMAZSINIZ. Zaten askeri bölge statüsü kaldırmadığınız ve yasal altyapı eksikliğini gidermediğiniz için de iki iş insanı arasında yapılan bu akitler bu aşamada hayata geçemeyecek olan şartlı sözleşme benzeri bir hal aldı, çakıldı kaldı.
- Vakıfların Maraş’taki mülklere dair haklarını AİHM kararları ışığında ne yapacağınız konusunda tek bir anlamlı laf etmediniz çünkü muhtemelen hiçbir hazırlık yapmadınız. Gün aşırı BAĞIRA BAĞIRA içi boş, altı doldurulmamış beylik POPÜLİST laflarla açıklamalar yaptınız, konuyu istismar ettiniz. Bu konuda laf ederken Kıbrıs Türk tarafının yıllarca kuzeydeki mülklerin 1974 tapu kayıtlarındaki sahiplerinin öncelikle İADE DEĞİL TAZMİNAT almaları gerektiği yönündeki geleneksel tezinin (ki AİHM kararları da bunu güçlendirmiştir) ALTINI OYMADAN hareket etmeye özen göstermediniz, her ağzınızı açtığınızda aslında bazı açılardan geleneksel pozisyonlarımıza da zarar verdiniz. AİHM önünde devam eden bazı davalarda Maraş’la ilgili olarak oranın eski sakini bireylerin 1974 tapu kayıtlarındaki statülerini kabul eden resmi pozisyonları Avrupa Konseyi’nde ortaya koyarken, bununla çelişecek şekilde akıl dışı ve popülist açıklamalara devam ettiniz. Özetle hem rahmetlik Denktaş döneminden bu yana mülkiyette yıllar içerisinde bin bir mücadele ile elde ettiğimiz kazanımlara hem de Vakıfların haklı bazı taleplerine zemin kaybettirdiniz.
Özersay: Maraş açılımı yarım yamalak ve guduru gidiyor
Bunlar da ilginizi çekebilir